Doksanlar, Türkiye için her anlamda "kayıp yıllardır" Türkiye, birçok değerini bu yıllarda işlenen kuralsız linçlerle kaybetti. Bu ülke halen dahi doksanların yaralarıyla sızlamaktadır.
Avrupa Yakası, Çocuklar Duymasın, Seksenler, Doksanlar... Dünyadaki ve ülkemizdeki muhtelif değişimlerin, gelişmelerin, kırılmaların ve dalgalanmaların sosyolojik yapımızda, hangi düzeyde ve nasıl yaşandıklarını tez-antitez formunda ekranlara yansıtan kıymetli senaryolar... Resmî ve/veya tek bakış açılı senaryolara nazaran, bu filmler, ülke insanının toplumsal gündemine tutulan projektör mesâbesinde...
Seksenler, hatta doksanlar çoktan bitmiş; yerini hoyrat zamanlara terk etmiş. Kokulu silgiler üzgün, leblebi tozları küsmüş. Meraklı gözlerle soruyorum. Peki, şimdiki çocuklar büyüyünce neleri özler?
Kitabı okumaya büyük hevesle başlamama rağmen sürecin bir kısmında mola vermek durumunda kaldım. Sonra okuduğum kadar olan yeri bırakıp tekrar başa dönüp baştan okuyarak bi yandan araştırıp not aldım. Bu sayede çok keyifli bir okuma oldu.
Kısa filmler ile başlayan bu serüven 1900' lü yıllarda yenilikçi ve garip bir film anlayışı hakim
"Ege cebinden yirmiye yakın tasoyu çıkarıp Mete'ye gösterdi. İki arkadaş arka bahçeye gitti ve merdivenlere oturdu. Ege tasoları dizdi ve beraber oynamaya başladılar."
Bir Doksanlar Öyküsü...
"Ege cebinden yirmiye yakın tasoyu çıkarıp Mete'ye gösterdi. İki arkadaş arka bahçeye gitti ve merdivenlere oturdu. Ege tasoları dizdi ve beraber oynamaya başladılar."
Bir Doksanlar Öyküsü:
"Mete'nin Tuhaf Hikayesi"
akasatwinflame Ölmedin ölmeyeceksin Ama ölümü tadıyorsun... Göğsüne elleri ile masaj yapan kim? Kalbini sıkıştırıp sana senin hikayeni hatırlatan kim? Sana senden bile yakın olan sürekli mesaj veriyor, lütfen sen de kulak ver! Sana "şah damarından yakınım" diyen kim? Doğduğun ailen çevren ve fikirlerin değil seni sen yapan biliyorsun...
Hiç bir değeri olmayanların, bedenlerini iyi değerlendirdiği! bir çağı idrak ediyoruz. Bütün kıymeti kas kütlesi mesela, onu marifet biliyor. Bütün güzelliği sarıya boyattığı saçı, sarkmış yağı ve makyajı.
Teknoloji çağı, sosyal tanışmalar çağı, ahlak algısının dönüşme çağı, kadim değerleri yitirme çağı, sabırsızlık ve tahammülsüzlük çağı, aldatma çağı...
En kötüsü de eskiyi de ve yeniyi de görmüş olup arafta kalmak. İki tarafa da ait olamamak.
Doksanlar daha iyiydi galiba.
"Bugünlerde doksanlar yeniden gündemde. Bazılarının içinde hep bir özlem var ya, bunun esas nedeni bugün maruz kaldığımız bilginin ve buna bağlı olarak verdiğimiz tepkinin fazlalığı."