“Bir hapsedilmişliği başka bir hapsedilmişlikle göstermek, gerçekte var olan herhangi bir şeyler göstermek kadar mantığa uygundur.”
Daniel Defoe
Camus’un romanının girişi için seçtiği bu alıntı kendi varoluşundaki labirentten çıkış yolu arayan insanın içinde bulunduğu haleti ruhiyeyi, tam bir nokta atışıyla şapka çıkartacak ustalıkla tasvir
Veba Camus'nün okuduğum 5. kitabıydı. Eseri hem içeriği hem de içinde barındırdığı birbirinden farklı karakterle diğer kitaplarından olumlu anlamda çok farklı buldum açıkçası. Camus gerçekten takdir edilecek çok yönlü bir yazar. Her kitabında bize farklı perspektiflerden olayları değerlendirme imkânı tanıyor. Gelelim kitabın konusuna;
Kitap
Veba Kitap Eleştirisi
Covid 19 Salgını’nın tüm dünyayı etkisi altına aldığı bu dönemde, Veba kitabını tamda şimdi okuma vakti diyerek elime aldım.
Fransız yazar Albert Camus’e Nobel Edebiyat Ödülünü kazandıran kitap, 1947 yılında basılmıştır. Roman 194… yıllarda Cezayir’in bir Akdeniz şehri olan Oran’da geçmektedir. Roman biz okuyuculara Doktor
Yabancı romanıyla özdeşleşir. Ancak yazarın en önemli eseri aslında "Veba" kabul edilir. Keskin bir gözlemle, net bir bilinçle Veba, yalnızca çağımızın değil, tüm insanlığın karakteristik ortak bir sorununa değinir. Yaşananların yazgıya dönüşmesine.
Albert Camus bu günleri görmüş ve yazmış gibi. Adından anlaşıldığı gibi salgın hastağı anlatan bir kitap, hastalığın ve salgının her yerde olduğu gibi, nereden geldiği belli olmayan bir salgın, kapanan bir şehir, karantinaya alınan insanlar, önüne geçilmeyen ölümcül bir virüs.
Bugün dünyanın her yerinde milyonlarca insanın canını alan "Korona virüsü Covit-19)"
Gibi bir salgın.
Bir anda Oran şehrinde ortaya çıkan veba salgın farelerin ölümleri ile başlar, ve insalar bulaşması hiçte zor olmaz. Kitabımızı kahramanı Doktor Rieux'ün evinin önünde ölü bir fare görmesi ile başlar. Öncesi umursamasa da her geçen gün artan ölü fareler, ve insanlarda görülen veba'nın etkileriyle birlikte, gelecek günler bütün şehri korkunç bir kaosa sürükler. Önüne geçilmeyen bir salgın, ve sevdiklerinin gözün önünde ölmesi. Ve Doktor Rieux'ün çaresiz kalması.
Veba ile nasıl başa çıkılacak? Bireyciliği bir yana bırakıp dayanışma göstererek.
Beni en çok etkileyen bölüm ise Oran şehri karantinaya alındıktan sonra okuduklarım oldu, ölüm ve salgın karşısında nasıl da çaresiz kalıyor insanoğlu.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim kitabı okurken
Fareler sevimli başbelası yaratıklar, günün birinde, pusuda bekledikleri izbe yeraltı dünyalarından Oran şehrine "Kara ölümü" getiriyorlar.
Albert Camus, Veba'da, salgının toplumsal etkilerine, toplum hayatını nasıl değiştirdiğine; salgın ilerledikçe kişilerin ürkekleşmeye başlamasına, umut etmekten çekinen bir tavır
“Tanrıya inanır mısınız doktor?”
Bu soru da doğallıkla sorulmuştu. Ama bu kez Rieux duraksadı.
“Hayır, ama ne ne demek bu? Bir gecenin içindeyim ve aydınlığı görmek istiyorum.
Veba, varoluşçuluk ve absürdizmle tanıdığımız yazar Camus’ün 1947’de yazmış olduğu bir roman.
Kitapta Cezayir’in Oran kentindeyiz, bir gün modern dünyanın tüm alışagelmiş normal, tekdüze hatta sıkıcı günlerinden birinde apartmandan çıkarken ölmekte olan bir fare görmemizle başlıyor her şey. Ve sonrasında giderek şehirde artan bir fare
Yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir, çoğu insan sadece vâr olur. Yaşamak ciddi bir eylemdir. Çoğu hesap insanın aklına gelemeyecek anlardan oluşur. Oynayacağı senaryonun devamını bilmeyen, sadece o anki anını bilip oynayan bir oyuncu gibidir insan bu yaşamın içinde. Bundan mütevellittir ki gelecek, bir süre sonra 'o an' olacak olan
Veba, bilinmeyen bir yılda, Cezayir'in Oran şehrinde ortaya çıkıp, felakete dönüşen bir hastalığın başlangıcından sonuna kadar yaşattıklarını anlattığı kitabı Albert Camus'nün. Farelerin lağımlardan sokaklara dökülüp ölmelerinin ardından insanlara geçirdikleri, acılar içinde ölmelerine sebep olan Veba'yı; bir doktor, bir gazeteci ve