20 yaşında genç delikanlı otobüsün camından bakarken birden bağırdı.
-Baba; arabalar, arabaları görüyor musun, bizle geliyorlar.
Babası gülümsedi ve mutlulukla saçını okşadı.
Genç bir süre daha dışarıyı izledi ve sonra birden bağırdı.
-Bulutlar baba, bulutlar harika
Baba gülümseyerek oğlunu izledi.
-Baba ağaçlar dedi aniden delikanlı. Onlar hep geride kalıyor dedi.
Arkada oturan yaşlı adam, bu bağrışmalardan rahatsız olmuş olacak ki;
Babanın omzuna dokundu.
Beyefendi oğlunuzu iyi bir doktora götürmelisin. Problemi var herhalde.
Baba geriye dönerek "o zaten iyi bir doktordan geliyor. Oğlum doğuştan kördü ve ameliyat sonrası gözleri açıldı" dedi...
Herkesin bir hikayesi var. Ne çabuk yargılıyoruz insanları ve ne çabuk tanılar konuyoruz değil mi? O kadar hızlı kararlar veriyoruz ki insanların yaşadığı hikayeler bizim için pek önemli olmuyor.
Biz kadınlar,
Camdan büyük bir fanusun içindeyiz
Korseden sütyene mahpus yaşarız
Namus diye biri karar verir;
başımızı örtmemize,
eteğimizin uzunluğuna.
Pantolon yasaktır bize
Tahrik edermiş erkekleri.
Nice Alim dediğimiz kişiler var ki kalıplaşmış arkaik şeyleri sürekli tekrar etmekten başka bir şey yapmazlar. Ağır bir din dili kullanıp, üst perdeden nasihat buyuran, samimiyetsiz ağır bir üslupla hitap etmeye çalışmış ve daha kötüsü belirli bir kitle yakalayabilmişlerdir. Dini kitaptan değil de, “İnsanlar”dan görerek araştıran ve inanan
Okurken ağlanan kitaplar
kürk mantolu madonna diyeyim de oturup
siz de orada bir ağlayın. nerede ağladın diye
soracak olursanz; "BİR RESMİMİZ BİLE YOK,
ÇEHRENİ UNUTTUM." cümlesi kalbime dokundu.
4. En sevdiğim rengi soruyor arkadaşlarım. Mor diyorum, mosmor. "Bir çocuk küçükken en çok neyi görse, sever onu" diyordu anneannem. Büyüyünce nefret edecektir belki. Böylece sevgiyle nefret arasındaki uçurumda yitip gider. O uçurumda sağ kalmaya çalışırken, yeni yeni insanlar tanıdım. Yeni hayatlar dokundu hayatıma. Yeni renkler gördüm ama üzerime en çok mor yakışır benim. Bileklerim, dizlerim hep mordu. Bedenimin bir parçası olmuştu. Küçükken. Senin sayende. Acısını da hissederdim. Renklerin canı varmış diye düşünürdüm hatta. Şimdi düşünürken buruk bir tebessümden öteye gitmiyor. Artık anlıyorum, baba. Sevdiğin için değil nefret ettiğin için vermişsin o desenleri ruhuma. Seni unutmama engel olan şey de bu sanırım. Korkarım ki ne bu dünyada ne de öbür dünyada seni unutamayacağım. Bunu kendime itiraf etmek çok zor ama önemli olan seni nasıl hatırladığım. En azından bunun için teşekkürler.
1. #110296058
2. #111079238
3. #111414703
ŞU İNCELİĞE BAKARMISINIZ
ALLAH resulü bir gün camiye giderken yolda ezân ile dalga geçen yahudi çocuklarını duydu. Aralarından birinin sesi çok güzeldi ve o ezânı ağzını eğip bükerek söylüyor diğerleri de ona gülüyordu.
Bizler olsak ne yapardık bu durumda ?
Şiddet, hakaret...?
ALLAH rasulü yolunu değiştirerek çocukların olduğu yöne doğru
Fransız ihtilalini Charles Dickens anlatımıyla buluşturan bu kitaptan bahsetmek istiyorum sizlere. İnsanlık tarihinde bu kadar derin izler bırakmış bir dönemi çok önem verdiğim bir yazarın kaleminden okumuş oldum. Bu açıdan memnunum. Ama yazmak öyle değil, bu kadar bilinen bir kitaba, hem de 457 tane inceleme yazılmışken niye bir şeyler yazalım
“İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü yatarken, gerek otururken, gerekse ayakta iken (her hâlinde bu sıkıntıdan kurtulmak için) bize dua eder.”
(Yunus/12)