Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
yaşam koşulları, geçim zorla doğurtturuyor, yumurtlatıyor bile :)
Soru: - Bir yapıtın ortaya çıkması, "doğum-doğurma" olarak nitelendirilirse, bu "doğum-doğurma "yı nasıl yaparsınız? Cevap: - Hiç belli olmaz... Kimileyin sezaryenle doğururum, kimileyin dokuz doğururum, kimileyin de ışığı gören dışarı fırlar. Bir bakmışsın, iyice kısırlaşmışım, hiç doğurmam... Bu "doğurmak" nitelendirmesini hiç sevmedim ya, bir eserin yaratılmasına doğurmak diyorsanız ne yapalım. Doğurgan sayılırım, ama doğurganlığımdan değil, zora gelmemden çok doğurmam... İster istemez doğuracaksın; yaşam koşulları, geçim zorla doğurtturuyor, yumurtlatıyor bile.
Sayfa 91 - DOĞAN KİTAP 99. BASKIKitabı okudu
Kız "yüz karası", oğlan "paşa"dır. Dünyaya ayak basan yeni misafir kız çocuğu ise, bu doğum boşa harcanmış zaman, boşa çekilmiş kürek demektir. Aslında bizim oralarda, hamile kalmak kadar, kız çocuğu doğurmak da kolay ve sıradan bir işti. Hatta hatta, sıradan bir iş değil, sıradan bir şeydi. Çünkü kız doğurmak işten de sayılmaz. Doğum sonrası gelen kız, savaş yenilgisi gibi bir mahluktu. Paşaysa, o zaman ellerinizi havaya kaldırıp zafer işareti verebilirdiniz. Kısaca gerçek olan şuydu: Hamile, gebe, yüklü veya iki canlı olan tüm kadınlar, kız denen o nesneyi doğurabilirlerdi. Bundan doğal ne olabilirdi ki? Ama erkek doğuramadıktan sonra, dokuz ay on gün gibi uzun bir zaman hamile kalmanın ne anlamı vardı? Dahası, ardı ardına erkek doğurabiliyor musun? İşte o zaman kadınlığınla, dişiliğinle övün dur... Ne demiş atalarımız: "Kız doğuran dövünsün, oğlan doğuran övünsün." Rakamlarla, sayıların diliyle konuşacak olursak, yarım yamalak akıllı bir erkek çocuk, zeki dört kız çocuğuna eşittir. Ancak sağlıklı ve akıllı bir oğlanın karşıtı, matematiksel olarak, kız artı kız, artı kız, çarpı kız, eşittir sıfırdı...
Sayfa 24 - Aras Yayıncılık
Reklam
Siz öyle sanın :)
Karımı istediğim gibi sevemedim, onu sevmeyi hep bir şeylerin gerçekleşmesinden sonraya bıraktım. O ne yapmıştır, bilmiyorum. Belki bekleyip bekleyip usanmıştır. Çünkü ona verilen sosyal, tarihsel, geleneksel görev budur, beklemektir. Çocuğunu doğurmak için dokuz ay beklemek sabrını, büyümesi için yirmi yıl beklemek sabrını gösteren, bir erkeğin sevgisi için de sonsuza değin bekleyebilir.
Sayfa 202 - Yapı Kredi Yayınları - 1364Kitabı okudu
Ahahaha :D
Soru - Bir yapıtın ortaya çıkması, "doğum doğurma" olarak nitelendirilirse, bu "doğum doğurma"yı nasıl yaparsınız? Cevap - Hiç belli olmaz... Kimileyin sezaryenle doğururum, kimileyin dokuz doğururum, kimileyin de ışığı gören dışarı fırlar... Bir bakmışsın, iyice kısırlaşmışım, hiç doğurmam... Bu "doğurmak" nitelendirmesini hiç sevmedim ya, bir eserin yaratılmasına doğurmak diyorsanız ne yapalım... Doğurgan sayılırım, ama doğurganlığımdan değil, zora gelmemden çok doğurmam... İster istemez doğuracaksın; yaşam koşullan, geçim zorla doğurtturuyor, yumurtlatıyor bile.
Dünyaya ayak basan yeni misafir, kız çocuğu ise, bu doğum boşa harcanmış zaman, boşa çekilmiş kürek demektir. Aslında bizim oralarda, hamile kalmak kadar, kız çocuğu doğurmak da kolay ve sıradan bir işti. Hatta hatta, sıradan bir iş değil, sıradan bir şeydi. Çünkü kız doğurmak işten de sayılmazdı. Doğum sonrasi gelen kız, savaş yenilgisi gibi bir mahluktu. “Paşa”ysa, o zaman ellerinizi havaya kaldırıp zafer işareti verebilirdiniz. Kısaca gerçek olan şuydu: Hamile, gebe, yüklü veya "iki canlı" olan tüm kadınlar, kız denen o nesneyi doğurabilirlerdi. Bundan doğal ne olabilirdi ki? Ama erkek doğuramadıktan sonra, dokuz ay on gün gibi uzun bir zaman hamile kalmanın ne anlamı vardı? Dahası, ardı ardina erkek doğurabiliyor musun? İşte o zaman kadınlığınla, dişiliğinle övün dur... Ne demiş atalarımız: "Kız doğuran dövünsün, oğlan doğuran övünsün..."
Jeanne d'Arc..
Savaşçı azize Ne ok atmada ne de kılıç sallamada onunla baş edebilecek erkek vardı. Öğle vakti, sebze bahçesinin sessizliğinde sesler duyardı. Melekler ve Aziz Michel, Azize Margarita, Azize Catalina gibi azizlerin yanı sıra göğün en yüksek sesi de onunla konuşurdu: "Dünyada senden başka Fransa Krallığı'nı kurtarabilecek kimse yok.
Sayfa 52 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Ne annesi be! Böyle anne mi olur?
“Annesi onu doğurmak istemediği için dokuz ay boyunca ağır ilaçlar kullanmış ancak Sedef, tuhaf bir şekilde bu ilaçlardan etkilenmemiş. İlaçlar ona hiç zarar vermemiş. Doğduğunda annesi biberondaki sütünün içine bir kutu uyku hapı koyarak ona içirmiş fakat Sedef, iki gün uyumak dışında ilaçlardan yine olumsuz anlamda etkilenmemiş. Altı aylık olduğunda ise annesi ondan kurtulmak için onu bir çöp poşetinin içine koyarak, poşetin ağzını sıkıca bağlayıp çöp kutusuna atmış. Onu havasız bırakarak öldürmeye çalışmış ancak birileri Sedefin boğuk çığlığını duyarak onu kurtarmış.
Üzerine konuşulamayan üzerine, içmek lazım..
Saçlarıyla oynamaktan ve üşümekten hiç vazgeçmeyecekmiş gibiydi. İyi bir günbatımından beklenebilecek her şey vardı gökyüzünde, tüm sıcak renkler, hafif bir esinti ve şarap kokusu. Hiç gülümsemedi, hiç gülümsemeyecekmiş gibiydi. Eski bir hikaye anlatmaya başladığı sırada, ayağının hemen altında küçük bir halka oluştu, sustu. Sanki 'bazen iri bir horoz balığı kadar hırçınlaşabilir her şey: bazen Tartaros çukuru kadar derinleşebilir' demek istedi. O sırada gökyüzünden bir örs düşse ancak dokuz gün dokuz gece sonra varabilirdi yeryüzüne ve tunçtan bir örs düşse yeryüzünden ancak dokuz gün dokuz gece sonra varabilirdi gözbebeklerine. Gerçekten öyleydi, inanın... Uzun, ışıksız ve soğuk bir yoldu, elini adamın göğsünde ısıttı. Sonra sevişelim dedi, doğurmak istiyorum kendimi! hiçbir K.adın doğuramaz(mı) Beni yeniden!?
..Zaza, kışkırtıcı bir sesle, "Annemin yaptığı gibi, dünyaya dokuz çocuk getirmek de, en azından kitap yazmak kadar iyidir" deyince şaşkınlıktan dilim tutuldu. Bu iki yaşam şekli arasında hiçbir ortak nokta göremiyordum. Çocuk doğurmak, sonra onların da çocuklar doğurmaları, o eski oyunu sonsuza dek sürdürmekten başka bir şey değildi. Oysa, bilim adamı, sanatçı, yazar, düşünür, başka dünyalar yaratırdı; baştan aşağı güzel, baştan aşağı pırıl pırıl aydınlık, içinde her şeyin ve herkesin bir amacı olduğu dünyalar yaratırlardı, işte ben, ömrümü orada geçirmek istiyordum. O eşsiz dünyalarda kendime bir yer açmaya kararlıydım.
Ne ok atmada ne de kılıç sallamada onunla baş edebilecek erkek vardı. Öğle vakti, sebze bahçesinin sessizliğinde sesler duyardı. Melekler ve Aziz Michel, Azize Margarita, Azize Catalina gibi azizlerin yanı sıra göğün en yüksek sesi de onunla konuşurdu: "Dünyada senden başka Fransa Krallığı'nı kurtarabilecek kimse yok. Sadece sen." O
95 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.