Kardeşini Doğurmak - Büşra Sanay
İlk defa bir kitabı dokuz gündür okuyorum . Çünkü okuduklarımı sindirmem benim için çok zordu. Biraz kendi kafamdaki düşünceleri toparlayınca yorum yapmam gerektiğini düşünüyorum. Ne iğrenç bir çağda yaşıyoruz kapalı kapılar ardında neler yaşanıyor ve bizim hiç bir şeyden haberimiz yok. Olsa bile adalet çok geç tecelli ediyor.
Yorumlarınızı merak ediyorum.
"On bir nüfuslu bir ev; do­kuz çocuk ile anne baba. Baba sanık. Beş kızını istismar etmiş. Anne ise evde yaşananları biliyor, çünkü kızları yaşadıklarını anneye söylüyor. Kızlardan en büyüğü babasının istismarından, ancak evlenerek kurtulabiliyor. Ama arkada kalıyor gözü. Kar­deşlerinde, annesinde ve hafızasında yer eden, silmeye çalıştığı o karanlık çocukluğunda...Hafızasından silme­ye çalışıyor geçmişini. Tacize uğramaya başladığında he­nüz çok küçük...Herkes okuma yazmayı sökmeye çalı­şıyor, o ise başına gelen şeyin ne olduğunu anlamaya...Sanığın, çocuklarına karşı eylemleri aynı, değişen sa­dece kızlarıydı. Geceleri herkes uyuduğunda kızının ya­nına gidip yatıyor, soyunuyor ve cinsel organını kızına tutturuyordu. Bazen de sadece oral seks yaptırıyordu. Kızlarından birine yaptığı istismarı ileri boyu­ta taşımış ve kızlığını bozmuştu. Her istismarın arkasından bı­çaklı tehdit geliyordu.Anne tüm bunları görmediği­ni söylüyordu, ama duymuştu. Fakat sağır kalmayı ter­cih etmişti. Hem de yıllarca. Anne eğer üstüne kuma gelmeseydi ve bo­şanmaya karar vermeseydi tüm bunlar yıllara gömülüp gidecek miydi? Düşününce, çocuklarının hayatı bu ka­dar mı değersizdi? Ya da o çocukların hayatını bir kuma mı değiştirecekti? Böyle mi olmalıydı?"
Kardeşini Doğurmak
Kardeşini Doğurmak
, sf.257 #107595538
Reklam
A ve B ise AB.
Dokuz doğurmak iyi değildir, dokuz doğurmam. Acelecilik iyi değildir, acil işim olmaz. Emek verdiğime KÜSÜM, kadrimi bilememiştir. Kapısından bile geçmem, önünden geçerim. Mecburen geçerim, baldıza giden başka yolu bilmiyorum. Kuvvet boşuna isim OLMAMALI. Kudret olabilir, gamlanmam. Kem gözleri ve hurafeleri gözlerim hiç duymazdı
Ne kadar da haklı!!!
Bazen sayfalarca gazete okursun, yalancı dolma gibidir. İçinde bir gram et yoktur. Ama bazen bir tek soru okursun. Her şey ete kemiğe bürünür.
10 Mart 2018 “…Bırak bu kitap çarpsın okuyanını. Sarsılsın ve kendilerine uzun zaman gelemesinler. Okuyanlar, “Dayanamıyorum okumaya, şüpheci biri oldum çıktım, bu nasıl iş anlamadım!” diyor. Her yerlerine şüphe bulaşsın bırak! Uykuları kaçsın, rahatsız olsun, yaşantılarından keyif alamasınlar bir süre…” diyor. “Kardeşini Doğurmak” kitabının
YİRMİ DOKUZ HARFİN EKSİĞİYDİN içimde bir sen var senlerce sennn alfabemin harfleri yetmiyor ne içime ne içimdeki seni anlatmaya bazen harfleri karşıma alıyorum
Reklam
İyi olan tek şey denizin üstüne yayılmakta olan kötü Rum şarkılarıydı. Bir de levrek. Saçlarıyla oynamaktan ve üşümekten hiç vazgeçmeyecekmiş gibiydi. İyi bir gün batımından beklenebilecek her şey vardı gökyüzünde. Tüm sıcak renkler, hafif bir esinti ve şarap kokusu. Hiç gülümsemedi. Hiç gülümsemeyecekmiş gibiydi. Eski bir hikaye anlatmaya başladığı sırada, ayağının hemen altında küçük bir halka oluşturdu, sustu. “Sanki bazen iri bir horoz balığı kadar hırçınlaşabilir her şey, bazen tartaros çukuru kadar derinleşebilir” demek istedi. O sırada gökyüzünden bir örs düşse ancak dokuz gün dokuz gece sonra varabilirdi yer yüzüne ve tunçtan bir örs düşse yer yüzünden, dokuz gün dokuz gece sonra varabilirdi gözbebeklerine.. Uzun, ışıksız ve soğuk bir yoldu, elini adamın göğsünde ısıttı. Sonra “sevişelim” dedi, “doğurmak istiyorum kendimi.” Hiç bir kadın doğuramaz (mı?) Beni yeniden?..
Çoçuk doğurmanın neresi mucize ?
Çocuk doğurmanın bir mucize olduğu inanışı nereden geliyor? Ben bu olayı kaçırmışım, tamam. "Bu bir mucize, çocuk doğurmak bir mucize." Hayır, değil! Yediğin yiyecekleri anüsten dışkı olarak çıkarmaktan öte bir mucize değil! Bir kimyasal reaksiyon, sadece bundan ibaret. Neyin mucize olduğunu bilmek isterseniz: Sinemada konuşmayan bir çocuk yetiştirmek. İşte, işte, işte size mucize. Her dokuz ayda bir, dünyadaki herhangi bir erkek ve kadın, bu vıyaklayan yavrulardan birini çıkarabiliyorsa, bu mucize değildir
“Üzerine konuşulamayan üzerine, içmek lazım… İyi olan tek şey denizin üstüne yayılmakta olan kötü Rum şarkılarıydı. Bir de Levrek. Saçlarıyla oynamaktan ve üşümekten hiç vazgeçmeyecekmiş gibiydi. İyi bir günbatımından beklenebilecek her şey vardı gökyüzünde, tüm sıcak renkler, hafif bir esinti ve şarap kokusu. Hiç gülümsemedi, hiç gülümsemeyecekmiş gibiydi. Eski bir hikaye anlatmaya başladığı sırada, ayağının hemen altında küçük bir halka oluştu, sustu. Sanki ‘bazen iri bir horoz balığı kadar hırçınlaşabilir her şey; bazen Tartaros çukuru kadar derinleşebilir’ demek istedi. O sırada gök yüzünden bir örs düşse ancak dokuz gün dokuz gece sonra varabilirdi yeryüzüne ve tunçtan bir örs düşse yeryüzünden ancak dokuz gün dokuz gece sonra varabilirdi gözbebeklerine. Gerçekten öyleydi, inanın… Uzun, ışıksız ve soğuk bir yoldu, elini adamın göğsünde ısıttı. Sonra sevişelim dedi, doğurmak istiyorum kendimi! Hiçbir K.adın doğuramaz(mı) beni yeniden!(?) Kaan Çaydamlı, 23 Mart/Afili Filintalar.