Yorumlarınızı merak ediyorum.
"On bir nüfuslu bir ev; do­kuz çocuk ile anne baba. Baba sanık. Beş kızını istismar etmiş. Anne ise evde yaşananları biliyor, çünkü kızları yaşadıklarını anneye söylüyor. Kızlardan en büyüğü babasının istismarından, ancak evlenerek kurtulabiliyor. Ama arkada kalıyor gözü. Kar­deşlerinde, annesinde ve hafızasında yer eden, silmeye çalıştığı o karanlık çocukluğunda...Hafızasından silme­ye çalışıyor geçmişini. Tacize uğramaya başladığında he­nüz çok küçük...Herkes okuma yazmayı sökmeye çalı­şıyor, o ise başına gelen şeyin ne olduğunu anlamaya...Sanığın, çocuklarına karşı eylemleri aynı, değişen sa­dece kızlarıydı. Geceleri herkes uyuduğunda kızının ya­nına gidip yatıyor, soyunuyor ve cinsel organını kızına tutturuyordu. Bazen de sadece oral seks yaptırıyordu. Kızlarından birine yaptığı istismarı ileri boyu­ta taşımış ve kızlığını bozmuştu. Her istismarın arkasından bı­çaklı tehdit geliyordu.Anne tüm bunları görmediği­ni söylüyordu, ama duymuştu. Fakat sağır kalmayı ter­cih etmişti. Hem de yıllarca. Anne eğer üstüne kuma gelmeseydi ve bo­şanmaya karar vermeseydi tüm bunlar yıllara gömülüp gidecek miydi? Düşününce, çocuklarının hayatı bu ka­dar mı değersizdi? Ya da o çocukların hayatını bir kuma mı değiştirecekti? Böyle mi olmalıydı?"
Kardeşini Doğurmak
Kardeşini Doğurmak
, sf.257 #107595538
495 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Taş Taş Üstünde, Zaman Zaman Üstünde
Farklı ülke edebiyatlarından bir roman okumak istediğimde ilk önce taşra edebiyatına yönelmek geliyor içimden. Bu durum, hem kişisel merakım ve zevkimden hem de okuduğum kültürü daha iyi tanıyacağıma dair inancımdan kaynaklanıyor. Aslında, bir romanı okumadaki temel güdü "tanıma ya da bilme" değil "estetik zevk"tir. Lakin metin
Taş Taş Üstünde
Taş Taş ÜstündeWieslaw Mysliwski · Aylak Adam · 201665 okunma
Reklam
10 Mart 2018 “…Bırak bu kitap çarpsın okuyanını. Sarsılsın ve kendilerine uzun zaman gelemesinler. Okuyanlar, “Dayanamıyorum okumaya, şüpheci biri oldum çıktım, bu nasıl iş anlamadım!” diyor. Her yerlerine şüphe bulaşsın bırak! Uykuları kaçsın, rahatsız olsun, yaşantılarından keyif alamasınlar bir süre…” diyor. “Kardeşini Doğurmak” kitabının
164 syf.
10/10 puan verdi
Bir Köy Enstitülü daha..
"Ben buralarda dolaşırken İstanbul'da bir kadın şairi Boğaz'da, Pendik'te, Florya'da, Şişli'de hanımlarla röportaj yapıyordu:- Atatürk'ün kadın konusundaki devrimleri gayesine erdi mi? diye soruyordu.Onlar da:- Evet, diyorlardı." Dursun Akçam Cumhuriyet tarihinde ilk defa 1963 yılında Doğu (Ardahan-Kars-Ağrı..) illerinde köylü
Analar ve Çocuklar
Analar ve ÇocuklarDursun Akçam · Yeni Büyük Dağıtım Yayınları · 19728 okunma
352 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Uyarı Çığlığı!
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört bir uyarı çığlığıdır!! Herkesin bir şeyler alabileceği naçizane eserlerden biridir. Her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu, hafızalardan yoksun bırakılmış toplum tehlikesine karşı bir uyarı niteliğindedir. Güç ve iktidarın sınırsızca uygulandığı, bellek düşünce, dil ve aşkın tümden ortadan kaldırıldığı bir
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2023167,7bin okunma
Dünyaya ayak basan yeni misafir, kız çocuğu ise, bu doğum boşa harcanmış zaman, boşa çekilmiş kürek demektir. Aslında bizim oralarda, hamile kalmak kadar, kız çocuğu doğurmak da kolay ve sıradan bir işti. Hatta hatta, sıradan bir iş değil, sıradan bir şeydi. Çünkü kız doğurmak işten de sayılmazdı. Doğum sonrasi gelen kız, savaş yenilgisi gibi bir mahluktu. “Paşa”ysa, o zaman ellerinizi havaya kaldırıp zafer işareti verebilirdiniz. Kısaca gerçek olan şuydu: Hamile, gebe, yüklü veya "iki canlı" olan tüm kadınlar, kız denen o nesneyi doğurabilirlerdi. Bundan doğal ne olabilirdi ki? Ama erkek doğuramadıktan sonra, dokuz ay on gün gibi uzun bir zaman hamile kalmanın ne anlamı vardı? Dahası, ardı ardina erkek doğurabiliyor musun? İşte o zaman kadınlığınla, dişiliğinle övün dur... Ne demiş atalarımız: "Kız doğuran dövünsün, oğlan doğuran övünsün..."
Reklam
92 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.