Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
tutup avuçlarıma sığdırıyordum seni, gözlerime, dudaklarıma sığdırıyordum. sensiz kahrolmak vardı. seninle yaşamak vardı dolu dizgin. seninle her gece birbirimizi yenilemek vardı odalarda. odalara sığmamak vardı. bir sel gibi taşmak vardı gecelerden
Reklam
"Acı geldiğinde bizim ne dediğimizle ilgilenmez. Hiçbir kelime fayda etmez, acıyı dolu dizgin yaşamaktan başka çare bırakmaz."
Sayfa 33
...kadran karanlığın içinde yuvarlak bir delik olmaktan çıkıp hiçliğin, yaratılış öncesindeki kaosun içinde bir diske dönüştü, sonra yeniden değişerek tüm karanlığı ve karmaşıklığı ile düzenli bir kaos olan dünyayı, hareketsiz, gizemli derinliklerinde barındıran kristal bir top oldu; dünya böğründeki eski yaralarla yeni felaketlere ve karanlığa doğru dolu dizgin dönüyordu.
Sayfa 111Kitabı okudu
Sayısız tüketim hırslarının insanları köleler gibi idare ettiği devrimizde vatan haini, bu hırslarını gemlemeyip dolu dizgin onlara yol verendir.
dolu dizgin, uçsuz bucaksız âşık...
Sayfa 74 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bazen çocukları kıskanıyordum. Baş ettikleri acı ne denli büyük olursa olsun çocuk olmak her şeyde bir sevgi, bir güzellik bulmalarını sağlıyordu. Acılarını unutup oyuna kapılacak kadar umutla dolu, hayatı dolu dizgin yaşayacak kadar cesurlardı.
Bugünün gençlerine…
Ezilmekten çekinme. Gerilemekten sakın! İradenle olmalı, bütün uzaklar yakın, Dolu dizgin yaparken gayene doğru akın Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.
Sayfa 12 - 1. Sayı
Ve dolu dizgin düşüncelerim, dört bir yana koşuşuyorlardı.
Sayfa 62 - VarlıkKitabı okudu
Reklam
15 Temmuz 1921, Nasuhçal Mevzisi
Yaralı komutanını istasyondaki doktorlara yetiştirmek için atını dolu dizgin süren Ankaralı Zeynel Çavuş ağlayarak ona yalvarır: "Gözünü seveyim dayan komutanım". Yarbay Mehmet Nazım'ın bilinen son sözü dudaklarından burada dökülür: "Asıl siz dayanın çocuğum."
VUSLAT Bir uykuyu cânanla berâber uyuyanlar, Ömrün bütün ikbâlini vuslatta duyanlar, Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamânı, Görmezler ufuklarda şafak söktüğü ânı. Gördükleri rü'yâ, ezelî bahçedir aşka; Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgârı başka, Bülbülden o eğlencede feryâd işitilmez, Gül solmayı, mehtâb azalıp bitmeği bilmez; Gök kubbesi
Sayfa 127Kitabı okudu
Ölmekten ve olmaktan hiçbir sohbette bahis açılmıyor artık. Eskiler için hayat bir muamma idi ve onun içinde hayatın gayesini sezinceye kadar o muamma üzerine düşünmeyi bırakmıyorlardı. Ve onu bir kere sezince bütün hayatlarını o gayeyi tahakkuk ettirmelerini sağlayacak şekilde tanzim ediyorlardı. Eskiler arkalarında bıraktıklarının üzerine bile isimlerini koymaya yanaşmazlardı, şimdikiler daha hayatlarında kendilerini aziz ilan ediyor, isimlerle unvanlarla insanları ihtirama davet ediyorlar. Oysa ihtiramın zoraki davet edilecek değil, kendi kendine uyanacak bir şey olduğunu en iyi bunların bilmesi gerekirdi. Güya dilleriyle kendilerini inkâr ediyorlar ama aynı anda bütün uzuvları ayağa kalkıp ispatı vücud ediyor. Eskileri ve onların hallerini yollarını anlamamız giderek zorlaşıyor. Dönüp arkamıza bakmadan burnumuzun dikine gitmenin faydası yok. Dün olduğu gibi artık herkesin fos çıktığını gördüğü sahte cennet vaatleriyle avunup oyalanamayız. Dün olduğu gibi "Durmak yok, dolu dizgin ileri!" diyemeyiz. İleride bir şey yok. İlerisi karanlık. İlerisi kargaşa. İlerisi cinnet.  Belki de bunun için en başta eylemenin dinlemeyle, dinlemenin düşünmeyle ve beklemeyle yakınlığını yeniden öğrenmeliyiz. Zira ne dinlemesini ne beklemesini bildiği için çoğu ölü doğmuş, geri kalanları da eylemenin en asgari şartlarını dahi yerine getirmediği için akim kalmış girişimlerin dünyayı ne hale getirdiği ortada. 
Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla Bâzan sessiz sedasız ipekten kanatlarla Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla
Felsefe beynimden doğum yaptıracak neredeyse:)))
Öyle hisediyorum ki kısa zamanda, ken­dimi yeniden dolu dizgin tasavvufa vereceğim.
Pdf
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.