Kılalım nazar Hakk'a , varalım bizde doğru yola.
Korkmadan gittiğimiz şu aşk yolunda,
Ne hoştur temiz bir gönülle varana.
Bir gün dönelim suya
Bakalım şöyle uzun uzun,
O vakit derdimiz ulaşılmazdır ,
Yolumuz uzun.
Nere varsakta biz gurbetteyiz,
Kavuşmakta Onun'dur (c.c.) ,
İşte gün o gündür yüreğinde yangını hisset, Tat sende aşkın huyunu suyunu...
Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil Ömür Hanım.
"Dönelim...Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır.Olsun, dönelim biz yine de..."
Aristoteles dedi ki; bu tartışmanın yeri burası olmadığına göre, (nefsin hareketli ve hareketsiz olup olmadığını tartışıyorlar) bunu bırakıp asıl konumuza dönelim. Bu sözün ve nefs hakkında yapılan diğer pek çok tartışmaların birtakım çirkin ve kabul edilmesi zor sonuçları bulunmaktadır. Onların hepsi nefsin bedenle birlikte olduğunu ve beden de
Yetmiş sayfalık bir kitap olmasıyla biraz uykumu getirme görevini üstlenir diye elime aldığım kitap beni bir düşünceden diğerine savuran bir hız trenine dönüştü ben de daha "Yaşamın Kısalığı Üzerine" kısmını dahi okumadan soluğu burada aldım. Değindiğim kısımlarda kendimle çeliştiğim yerler olduysa mazur görülsün.
Kitabın içeriğine
Fazla Spoi İçerir!
Pes etmeyen, hedeflerinin peşinden koşan bana göre de Mart olan Bay Eden.
Nereden başlayacağımı bilemiyorum. O büyük sevgisinden mi başlasam, üst sınıfların cahilliğinden mi, kendini beğenip alt tabakayı köle yerine kullanan aristokratlardan mı başlasam bilemiyorum.
Çokça gözümün dolduğu sayfalar barındırıyor. İşçi
YENİSİNİ ALMAYIN, TAMİR EDİN!
Eskiden hayat böyle değildi. Arası bozulan arkadaşlar hemen barışır, kalp kırgınlıkları tamir edilir, eşler arasındaki sorunlar uzamazdı. Neden peki? O zamanlar herkesin içinde bir tamirci vardı. İnsanlar kâh bir oyuncağı, kâh kırılan bir kalbi tamir ederdi. Zamanla birlikte biz içimizdeki tamirciyi yitirdik, belki
Bu benim Selçuk Baran’la tanışma kitabım. Kitaba adını veren ilk öyküyü okudum ve ne dediğini anlamadım. İkinci öyküyü okudum ve sevemedim. Eyvah dedim, seveceğimden çok umutlu olduğum bir yazarla anlaşamayacağım galiba. Sonra üçüncü okundu, ve gerisini hatırlamıyorum. Bir oturuşta tüm öyküleri kafaya dikmişim.
Yalnızlık, bu öyküdeki karakterleri bu kitapta bir araya getiren şey. Anlaşılamamanın verdiği yalnızlık..Pişmanlığın tutup getirdiği yalnızlık..Hayal kırıklığıyla beslenmiş yalnızlık.. Boza kokulu, yoksul öğle saati manzaralı, kırmızı rujlu, Mardin işi yalnızlıklar..
Şöyle yalnızlıklar: “Bir tek kul, tek kisi çıksın da, "Ne oldu, niye ağlıyorsun?" diye sorsun bana. Sonra cevap filan beklemeden yanımda yürüsün. Birlikte eve dönelim, ona çay yapayım. Gelin ne olur!”
Bozacıda, Öğle Saatleri, Bakırçalığı, en sevdiklerim oldu. Ne güzel tanıştım Selçuk hanımla
Yelkovan YokuşuSelçuk Baran · Yapı Kredi Yayınları · 2020248 okunma