Adamın biri, oğlunu Bağdat’ta yaşadığı söylenen çok arif, âlim bir zâtın yanına verip yetiştirmek istemiş. Anadolu’dan kalkıp âlimin yanına gitmişler. Gittikleri yerde çok hoş karşılanmışlar. İkramlar yapılmış, kahveler içilmiş. Âlim kişi, babayı dinledikten sonra oğluna dönmüş ve şöyle sormuş: “Evladım, bekleyenin var mı?” Genç, “Evet efendim.
Babası ölmüş, oğul kafasını mürekkep ve bilgiyle doldurmuştu; tam yedi yabancı dil öğrenmişti; komşu kadınlar onu hayranlıkla gözetler, ağzını açıp yedi dilden konuşmasını beklerlerdi. Ama o konuşmazdı, konuşmuyordu; yavaş yavaş da garip bir hüzün geldi üzerine, şimdi artık harabeye dönmüş konağından dışarı çıkmaz, bütün gün kitaplarının üstüne eğilmiş okurdu; bazan da kalemi eline alır, saatlerce birşeyler karalardı düşünceli.
Reklam
Yalnızlığım Hoşgeldin Ayrılık bilemem ne zaman gelir sen bir okul defteri getir bana çünkü sadece yazmak tesellidir çektiğimiz acıya bu dünyada. Ahmet Oktay Kendiyle vakit geçirmeyi bilen insan hiç bir zaman yalnız değildir bazen bir defter ve kalem insanın en iyi dostu olur kendi kendisiyle konuşmasını bilen insan hiç bir zaman yalnız kalmaz
İstibdat Dönemi
Murad, tahta yorgun, sinirli ve hasta olarak çıkmıştı, içkiye fazlaca düşkün olması genç yaşında asâbı üzerinde derin tesirler bırakmıştı. Amcası Sultan Aziz’in intiharını haber aldığı zaman sinirleri büsbütün bozulmuştu. İlk cinnet belirtisi, huzuruna çıkan nazırları kucaklamak, kendisini havuza atmak gibi gayrıtabiî olaylar olmuştu. Hastalık
Bak şu semaya, ne görüyorsun, Mailiklerden mürekkep bir derya… Gözlerinle onun içine girmeye çalış; o mailikleri yırtmak için uğraş, ne görüyorsun? Mai… Daima mai... Değil mi? Sonra bak ayağımızın altındaki toprağa, ne buluyorsun? Donmuş, simsiyah bir renk… Of! O siyah tabakaları parçalayarak içeriye bak; in, in, in ne kadar inebilmek mümkünse o kadar in; ne buluyorsun? O siyahlıklar içinde ne buluyorsun? Siyah... Daima siyah değil mi? Işte öyle bir şey yazmak istiyorum ki yukarı bakılsa mai ve daima mai; aşağı bakılsa siyah, daima siyah... Bir şey ki mai ve siyah olsun.
1917 senesinin Şubat ayı gelmiş, Cemal, Enver ve Talat paşalar rekabeti ortasında şamar oğlanına dönmüş bulunan Said Halim Paşa, nihâyet istifa etmişti. Yeni kabineyi kuracak olan sadrâzam, kendini bu mevkiin tabii namzedi kabul eden, dâhilive nâzırı idi. Onun için de Talat Bey- paşalık ünvanı alıp sadāret koltuğuna geçip oturdu. Kabinede yine
Sayfa 1033
Reklam
126 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.