Kuşlar yağmur yağdırır da
Yağmur güneşe vururdu ya
Ben sana gelirdim
Sevincin yarısı ağzımda
Zambağa birikir sabahlar
Ovalar atlara binerdi
Kulesine koşuşunca deniz
Cebimde geceden yıldızlar
Anlarla ballarla kanımda
Yüreğim avuç olurdu da
Sonra çeşme de olurdu ya
Mutsuz dönüşler ayında
Ben sana gelirdim.
Travma, sistemli bir şekilde başı, ortası ve sonu olan bir öykü gibi depolanmaz. Deneyimden parçalar içeren geri dönüşler, soyutlanmış imgeler ve başlangıçta korku ve panik dışında başka bir anlamı olmayan duyular olarak kendini gösterir.
yalnızca beni ürkütene
açmayı öğrenmişsem bacaklarımı
nasıl buyur ederim kibarlığını
seninle yapılacak ne bulabilirim
şiddetse benim için aşkın anlamı
senin tutku anlayışın bakışmak
ve bu öyle güzel ki
benimki öfke iken
mümkün mü yakınlaşmak
keskin uçlar arzuluyorum
sende ise keskinlik yok
sadece yumuşak dönüşler
o halde nasıl öğrenirim
sağlıklı bir sevgiye karşılık vermeyi
tek bildiğim üzülmekse
Genellikle tanışma kitabı olarak yazarların -basımı varsa- ilk kitaplarını okumayı tercih ediyorum. Bu biraz riskli olabilir fakat ben yazarın gelişimine tanık olmayı seviyorum.
Yok Geceden Başkası tam da bu tanıklık için seçilebilecek harika bir kitap diye düşünüyorum. Yazarın bu ilk romanını 1948’de daha 22 yaşında Burma’da savaştayken yazıyor. Diğer kitaplarına göre de uzunca bir süre gözardı edilmiş diyebiliriz, #Augustus ya da #Stoner kadar çok sevilmemiş bu kitabı.
95 sayfalık bu kitapta olaylar 1 gün içerisinde geçiyor. Arada geçmişe dönüşler de oluyor tabii. Ana karakterimiz Arthur ciddi travmaları olan bir karakter, babası ile çözülememiş sorunları var. Kitap boyunca bu sorun nedir, çözülebilecek midir, unutmak ve rüyalar üzerine kurulu bir hikayeye tanıklık ediyoruz. Karakterimiz hayatta kendine bir yer edinememiş, avare. Sürekli gözlem yapar bir halde, ama gözlemleri öyle çok da gerekli şeyler değil gibi. Okurken gözlemlerini değil de o anda zihninden geçenlere tanık oluyormuşuz hissi veriyor. Biraz karmaşık, eksik. Kısacası karamsar bir novella bu.
Genel olarak yazarın dilini sevdim ama sanki tam olarak rengini kazanamamış gibi geldi bana. Olay örgüsünde zaman zaman boşluklar oldu. Fakat kesinlikle merak uyandırıcı.
elim çoktan düşmüş kalbimin üzerinden
gözlerim yabancı hatırladıklarına
üzeri tırnak izleriyle kaplı bakır çanın
dağıtacağı hiçbir sis kalmamış oysa
ne burada ne hayatımda
dibi görünen bir sarnıcın çiğ kuraklığıyla
bakıyor gözlerim anlamından çıplak kalmış dünyaya
Neden dönüşler loş zamanlara saklanır
Neden kimse yola çıktığı gibi dönmez geriye
Zaman nerde adılın?
Kimbilir kaç yüz
kulaç derininde kalmış yüzüm
Şimdi ezberini unutmuş kapalı bir ırmak gibi
önümde bomboş akan bu aynanın
Zaman nerde adılın
Beni de mırıldansın