Dostun vefâlısı olmaz, dostun diğer adıdır vefâ...
İnsanın gönlüne hangi tohum düşerse, onunla yer içer, onunla nefes alır, beraber büyürlermiş o tohum ile... Yıllar öncesinden de böyle içinde büyük bir boşlukla, yitirdiğini ararmışcasına bir çaba içindeydim. Neyin çabası bu neyi istiyordum ya da kaybolan hangi ânımdı. Neden ân? Neden bir eşya, bir insan, bir makam-mevkii, ya da sevdiği bir
Bilinçsiz ya da yarı bilir, yarı bilmez özlemlerim hala devam ediyordu. Ama gerçek istekler değildi bunlar, sadece istemek için istiyordum...hem daha dolu dolu yaşamak, hem de acı çekmek istiyordum.
Reklam
Dönüşüm İstiyordum!
Yeryüzü yarılıp tek bir esnemeyle her şeyi yutsun istiyordum. Kentin denizin dibini boyladığını görmek istiyordum. Bir mağarada oturup mum ışığında kitap okumak istiyordum. Kendi bedenimi,kendi arzularımı tanıyabileceğim bir değişim için gözün imhasını istiyordum. Gördüklerimi ve duyduklarımı derinlemesine düşünebilmek için bin yıl yalnız kalmak istiyordum; Ve unutmak için dünyanın insan yapımı olmayan bir parçasını istiyordum; kusma raddesine geldiğim insandan tamamen bağımsız bir parçasını... Bütünüyle toprağa ait,fikirden yoksun bir şey istiyordum. Kanımın damarlanmda tekrar akmaya başladığını hissetmek istiyordum; yok olma pahasına bile... Taşı ve ışığı içimden söküp atmak istiyordum. Doğanın karanlık doğurganlığını istiyordum; Rahmin derin kuyusunu,sessizliği ya da ölümün karanlık sularının kıyıya vurmasını; Acımasız gözün aydınlattığı gece olmak istiyordum, yıldızlarla,süzülen kuyruklu yıldızlarla bezeli bir gece... Geceye ait olmak;ürkütücü bir biçimde sessiz, aynı anda hem kavranamaz hem de anlaşılır olmak... Bir daha asla konuşmamak,dinlememek, düşünmemek... Hem kapsanan hem de kapsayan olmak! Merhamet yok,şefkat yok! Sadece toprağa ait bir insan olmak; bir bitki,bir solucan,bir nehir gibi. Ayrışmış olmak;ışık ve taştan mahrum, molekül kadar değişken, atom kadar dayanıklı, dünyanın kendisi kadar kalpsiz!..
Siren Yayınları
Bazı anlar Tess’e neler olabileceğinin düşüncesiyle nefes alamıyordum. Böylesi bir acıyı daha fazla yaşamamak için onunla ilgili tüm düşünceleri boğmak istiyordum. Ama böylesine bir kendine acıma ve yalnızlığın ardından şiddetli bir öfke geliyordu. Tess beni bıraktığı için hissettiğim hiddetli bir öfke. Önemsememe neden olmasından nefret ediyordum. Beni bu şaşkın ve karmaşık yaratığa dönüştürmesinin ardından ortadan kaybolduğu için ona sövüyordum. Altı gün geçmişti. Sonra da bir buçuk hafta...
Sayfa 242 - Q the King, ölüyorum
Zaman benim düşmanımdı. Her bir saati parçalamak, üzerindeki kolları sökmek istiyordum. Her saniye Tess’i hayal kırıklığına uğrattığım bitmek tükenmek bilmez bir andı, her dakika onu özleyerek geçen bir sonsuzluktu. Sadece nefretimle ve onu bulma ihtiyacıyla yaşıyordum. Yemek yiyemiyordum. Uyuyamıyordum. Yaptığım her şey bir ihanet gibi hissettiriyordu. Her geçen günle birlikte sinirlerim biraz daha yıprandı, dünyaya sahip olan soğukkanlı işadamı görünümümü kaybedip gerçekte olduğum canavara biraz daha yaklaştım. Hiç kimse etrafımda olmak istemiyordu. Küfrediyor, bağırıyor ve öfkeden kuduruyordum. Her gün cehenneme biraz daha yaklaşıyordum ve bu umurumda bile değildi. Hissizliği, boşluğu büyük bir memnuniyetle karşılıyordum çünkü bunu hak ediyordum.
Sayfa 241 - En uzun, en anlamlı alıntı, bu kitap dile getiremeyeceğim kadar mükemmel..
Onu sonsuza kadar yanımda tutmak istiyordum, fakat onu parçalamak istemiyordum. Tess sahip olduğum en olağanüstü şeydi. Gerçek olabileceğini bile düşünmediğim, tek seferlik bir rüyaydı. Ve ben bunu berbat ettim.
Sayfa 191 - feels
Reklam
53 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.