Bir süre yürüdüm yürüdüm
Hiç kimsenin ağzını dayayıp da
Suyunu içmediği bir çeşme gibi durdum Durdum ki
Önce bir elektrik mavisi çöktü içime
Sanki bir suya anlatıldım da bilinemedim
Ben
“Ey insan-ı müşteki! Sen ma’dum kalmadın, vücud nimetini giydin, hayatı tattın, camid kalmadın, hayvan olmadın, İslâmiyet nimetini buldun, dalalette kalmadın, sıhhat ve selâmet nimetini gördün ve hâkeza… Ey nankör! Daha sen nerede hak kazanıyorsun ki Cenab-ı Hakk’ın sana verdiği mahz-ı nimet olan vücud mertebelerine mukabil şükretmeyerek, imkânat ve ademiyat nevinde ve senin eline geçmediği ve sen lâyık olmadığın yüksek nimetlerin sana verilmediğinden bâtıl bir hırsla Cenab-ı Hak’tan şekva ediyorsun ve küfran-ı nimet ediyorsun?”
(Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektup, Birinci Makam)
KURŞUN KALEM
Çocuk, büyük babasının mektup yazışını izliyordu. Birden sordu :
"Bizim başımızdan geçen bir olayı mı yazıyorsun ? Benimle ilgili bir hikâye
olma ihtimali var mı ? "
Büyükbaba yazmayı kesti, gülümsedi ve torununa şöyle dedi :
"Doğru, senin hakkında yazıyorum. Ama kullandığım kurşun kalem yazdığım
kelimelerden çok daha
oyuğumdan çıktım. çıkmamı duydum. bir süre yürüdüm yürüdüm. hiç kimsenin ağzını dayayıp da suyunu içmediği bir çeşme gibi durdum. durdum ki önce bir elektrik mavisi çöktü içime. sanki bir suya anlatıldım da bilinemedim ben.
Sayfa 47 - Ada Yayıncılık - Birinci Basım - Temmuz, 2014Kitabı okudu