Gider açarsın kapıyı.
Ramazan'dır gelen. Içeri girer. Sen şaşkınlıkla (oysa beklediğin haberci, gündoğumundan ya da gece yarısı kapını çalacak tek haberci Ramazan'dır), Doktor nerde?
Ben ne vakit "değer mi bunca çileye?" diye söylensem kendi kendime ve ne zaman bir ateşin dumanı gibi ansızın ortaya çıkan, mantar gibi biten ve anlamsızca rağbet görenlere şahit olsam hep bu mesel gelir aklıma. Ama yine de insan işte! Şöyle geçer ve geçiyor içimden; etrafa bakınca iyi işler yapana değil, boş algı, iyi-kötü reklam ve her hâlükârda hatta ahlaksızca gündem olana "başarılı” diyorlar. Yazık.
Sonra "neden bunları düşünüyor, dert ediyorum ki?" diyorum kendi kendime. Hepsini geçip kalkıp demli bir bardak çay, dertli bir kitap alıp duvarlarını kitaplardan ördüğüm hücreme geçiyor ve siner gibi oturuyorum. Ve güzelleşiyor dünya...