ÖLÜMÜ BEKLERKEN Sanırım yaşlandığımdan olsa gerek, eskisi kadar ilgimi çekmiyor çamurunda oynadığım topraklar. Dibine uzanıp da yapraklarının arasında hayallere daldığım elma ağacıyla, aramıza bir soğukluk girmiş. Nedendir bilmem en derine saklanmış anılar, kapının asma kilidini açmaya başlamamla gün yüzüne çıkmaya başladı. Sanki belleğimin
Benim Yüzlerce Öğretmenim Vardı İlkokulda dört öğretmenim vardı. Daha sonraki okullarda onlarca öğretmenim oldu. Şimdi yarısını bile sayamam onların. Birçok şey öğrendim onlardan. Öğrendiklerimin çoğu, hiçbir işe yaramadı. Zaten birçoğunu da unuttum daha sonra. Ama okulun dışında yüzlerce öğretmenim vardı. Onlardan binlerce şey öğrendim. Beyaz karanfiller çizmeyi ablamdan öğrendim. İlk şarkıyı da öteki ablamdan. Sevinci, uçurtmanın ipini tutan bir elden öğrendim. Coşkuyu arkadaşlarımın çizdikleri resimlerden öğrendim. Bir akşam babam eve dönmemişti; beklemeyi öğrendim. Vurduğum kuşun kanı, bembeyaz karın üzerine akınca; pişmanlığı, çaresizliği öğrendim. Açlığı, bir yoksulun elindeki ekmekten öğrendim. Kurumuş bir dere yatağından susuzluğu öğrendim. Kafeste çırpınan bir kuştan özgürlüğü öğrendim. Uçsuz bucaksız ne demek? Denizlerden onu öğrendim. Sessizliği, koca bir ormandan; sabretmeyi küçük bir karıncadan öğrendim. Çok sonraları dedem öldü. Dedemden ölümü öğrendim. Şiiri, içimde koşuşup duran atlardan öğrendim. Maviyi gökyüzünden, kırmızıyı gülden, sarıyı da ekinlerden öğrendim. Neydim ben, neden vardım bu dünyada, neredeydim; annemin yüzüne bakınca öğrendim.
202 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
-Bu kitabı enfes bir zevkle okumamı itiraf edebilirim.Ve bu kitap bana bazı şeyleri hatırlattı ama onları izah etmeyeceğim.Çünkü,bu bana özel şahsi hatırlatmalar olsa gerek :) Atay’ın, hikâyelerinde kurguladığı kahramanlar aracılığıyla toplumdan kendini soyutlayan, yalnızlaşan ve bunun neticesinde içselleşen problemli insanları anlattığını
Korkuyu Beklerken
Korkuyu BeklerkenOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202226,3bin okunma
Hızlı adımlarla benden önce vapura biniyor orta boylu biri. Alper Sapan’ın boyu uzun muydu acaba? Yan tarafımdaki genç adam dikkatle denizi izliyor. Okan Pirinç en son ne zaman vapura binmişti? Bir kadının elinde çay bardağı var. Ferdane Kılıç kahve içmeyi sever miydi? Füniküler beklerken gözlüklü biri bana doğru yürüyor. Veysel Özdemir’in
Muzaffer İzgü (29 Ekim 1933 - 26 Ağustos 2017)
Telsizler hemen çalıştı: “Konuk, ayı avlamak istiyormuş!” Konuk ki ne konuk, en büyük devletin en büyüklerinden… O büyük devletle öyle sıkı fıkıyız ki, kardeşten öte. Ne buyurursa o büyük devlet,biz hemen yerine getiririz, bir dediklerini iki etmeyiz; babamız, ağabeyimiz gibi bir devlet işte. Bu koskoca dost devletin, koskoca büyüğü, ayı
92 syf.
8/10 puan verdi
Hakan Günday bir söyleşide Şule GÜRBÜZ’ü önermişti okurlarına ve KAMBUR kitabıyla başlayabilirler demişti. Öncesi yok benim için, ne yazar hakkında bir bilgim, ne de kitap hakkında. İncecik bir kitap, tarzı da sıra dışı, bu tarz elbette yazarın ve kitabın dizgisinindir. Önerene bakılınca anlamak güç değil böyle bir kitaptan ne çıkacağı. İnce ince
Kambur
KamburŞule Gürbüz · İletişim Yayıncılık · 20196bin okunma
639 syf.
8/10 puan verdi
Serinin İlk üçünü okuduktan sonra final... Kitaptan size: "sınırlarımızın yakınlarındaki kalindra şehrine girdim. bu şehir toros dağlarının fırattan ayrılan kolunun eteklerinde kuruludur. ve batısında koca toros dağının doruğu yükselir. bu doruk öylesine yüksektir ki gökyüzüne dokunur gibidir. dünyanın hiçbir yerinde bu dağdan daha yüksek bir
İnce Memed 4
İnce Memed 4Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202115,7bin okunma
Vaterlo'dan evvvelki mağlubiyetinde Elbe'ye sürüldü. Elbe'den kaçtı, üç dört kişiyle Fransa'ya ayak bastı. Üzerine koca bir ordu sevkettiler. Çünkü (Napolyon) şaka değil, bir zıpzıp kadar ama, Paris'e doğru gelirken yuvarlana yuvarlana Uludağ olacak... Yanında bulunan yakınlarından (Kont dö Montelon) isimli birinin hatıratında çizgisi çizgisine bütün manzara gösterilir. "Gidiyorduk," diyor (Kont de Montelon); "Paris'e doğru... Üzerimize bütün bir ordu geliyor! NE yapabiliriz bir kaç kişi?... Hiç hesabını sormuyorduk. Ona güvenimiz vardı... Gidiyorduk!" Yolda birdenbire karşılarına gelen ordunun öncülerini görüyorlar... Şimdi, bakın vurada aksiyon adamı, teşebbüs adamı, hamle adamı nasıl hareket eder? Cürete bakınız; karşısında kendisini tevkif etmeye, yahut öldürmeye gelen ordunun öncülerini görünce, hemen "Yaklaşın, yaklaşın, yaklaşın!" diye emir vermeye başlıyor. Tabi, asker eski imparatorunu emir verir görürken ne yapabilir? Bir an donup kalıyor. Bir teğmen zuhur ediyor. "Daha üstünüz gelsin, yüzbaşı, binbaşı, albay..." Nihayet bütün öncü kıtalar yaklaşıyor. (Napolyon) bir taşın üstüne çıkıyor ve şu sözü söylüyor: "Fransız askeri! Yüzündeki yara işaretinden, ayağındaki çarıktan, bilmem nerene kadar benim eserimsin! Sen mağlubiyetlerin numunesiydin; ben seni dünya galibi yaptım. Şimdi bu vaziyette seni benim üzerime gönderiyorlar! Aranızda imparatoruna kurşun çekecek kimse, buyursun! İşte göğsüm!" diyor.
YÜRÜMEK BILE ZOR! Evrim teorisini, üç aşagi beş yukari biliyorsunuz. Insanoglu dört ayak yatay pozisyonda hareket ederken, yavaş ya^ vaş iki ayakli olmuş. Yani dikey yaşamaya başlamiş. Çok güzel. Insaniz, zekiyiz, farkliyiz, diger kiytirik yaratiklar ya' tay gezerken biz dimdik yürüyelim falan da... Fizige aykiri! Olmuyor işte, oluyor mu? Ikide bir düşüyorsun. Hiç yürürken aniden tökezleyen, kafa üstü düşen kedi gördün mü?! Halbuki, mesela ben, düz yolda düşerim! Neden? Denge! Ufacik iki ayak, koca vücudu taşiyamiyor! Hayir, masalar bile durdugu yerde dört ayakli! Nedir bizdeki bu kendine güven? Sonra, tabii, eve gelir gelmez, özüne dönüp yatay duruma ge-çiyorsun. Ayak uzatmali sandalyeler, dev kanepeler, uzaktan kumanda. Zannediyoruz ki tembellikten. Hayir. Yatay duruma, yani tabii halimize geçmeye ve orada mümkün oldugu kadar kalmaya çalişiyoruz! Ayakta durmak ve yürümek çok zor. Ayrica da bunun, rahatina düşkün olmakla hiç alakasi yok. Biz hâlâ evrimi tamamlamaya çalişiyoruz!
Sayfa 138Kitabı okudu
1046 syf.
10/10 puan verdi
Birinci mektub mektubat 1. mektub بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ وَ بِهِ نَسْتَعِينُ Birinci Mektub
Mektubat
MektubatBediüzzaman Said Nursî · Söz Basım Yayın · 20113,544 okunma
Aziz Nesin'in Markopaşa'da Yayınlanmış İki Öyküsü 1949 Yılında İngiltere Prensesi Elizabeth, İran Şahı Rıza Pehlevi, Mısır Kralı Faruk üçü birden Ankara'daki elçilikleri aracılığıyla Türkiye Dışişleri Bakanlığı'na resmen başvurarak, bir yazısında kendilerini aşağıladığı gerekçesiyle, Aziz Nesin'e karşı dava açtılar. Dava sonucu Aziz Nesin 6 ay
http://oykuleroykuculer.blogcu.com/aziz-nesin-in-markopasa-da-yayinlanmis-iki-oykusu/194944
Resim