Dostluk, Aristoteles'le Theophrastos'tan gelmektedir. Ancak Romalı Stoacı Cicero, dostluğun, Yunan kökünden gelen tanımını Romalılaştırmıştır. Tanım, Stoacılığın temel düşüncesine uygundur. Dostluk anlaşmaktır. (Symphonia)
1-Dostluk, ancak iyi insanlar arasında gerçekleşebilir. İyilik, dostluğun en gerekli niteliğidir. İyi olmayan insanlar dost olamazlar. İyi sayılmak için doğruluk, dürüstlük, hakseverlik ve cömertlik yolunu tutmak yeter.
2-Dostluk, sürekliliği gerektirir. Cicero'ya göre, gerçek dostluklar ölümsüzdür.
3-Dostluk, her alanda uyuşmayı gerektirir. Ayrı düşünceler, ayrı beğeniler, ayrı yaşayış biçimleri uyuşma yerine çatışma doğururlar.
4-Dostluk, sadakati gerektirir.
5-Dostluk, akıllığı gerektirir. Sevgi ve dostluk sözcükleri aynı kökten gelirler. (Amor, Amicitia, Amare)
6-Dostluk, birliği gerektirir. Taras'lı Arkhitas ne doğru söylemiş: Bir insan, göğe yükselen evreni ve yıldızların güzelliğini seyretseydi bu seyir ona hoş gelmeyecekti. Oysa yanında, gördüklerini anlatabileceği bir dostu bulunsaydı, bundan pek hoşlanırdı.
Cicero, yapıtında dostluğun sınırlarını da çizmeye çalışıyor:
1-Dostumuza karşı, kendimize beslediğimiz duyguların aynını beslemek düşüncesi: Bu düşünce doğru bir düşünce değildir. Çünkü kendimiz için yapamayacağımız nice işler vardır ki, dostlarımız uğrunda pekâlâ yapabiliriz. Örneğin, kendimiz için yalvarmak şerefsizlik olduğu halde, dostumuz için yalvarmak en büyük şereftir.
2-Dostumuza karşı, dostumuzun bizim için beslediği duyguların aynını beslemek düşüncesi: Bu düşünce de, doğru değildir. Yapılan ve görülen iyiliklerin eş olmasını istemek, dostluğu çok ince ve derin hesaplara vurmak demektir.
3-Dostumuza karşı onun kendisine beslediği duyguların aynını beslemek düşüncesi: Bu düşünce de yanlıştır. Çünkü kimi insanların güçleri kırılmış yada başarıya ulaşma umutları yitirilmiş olabilir. Dostunun da onun gibi düşünmesi dostluğa yaraşmaz.
Özlem.. Sanırım en ön plandaki duygu budur, iletişimin mektuptan ibaret olduğu yıllarda..
Coşkuyla yazılan mektuplar, heycanla kaleme alınan cevaplar..
Sevgiliden gelen, içine yüreğini de koyduğu o kağıt parçasını bağrına basmak, öpmek, koklamak...
Sonra heycanla kaleme sarılıp yazabildiğini yazabilmek, bütün sevgini, aşkını, coşkunu ilmek
Her satırını aklıma kazımak isterdim kitabın 55 sayfa olduğuna sevinsem mi üzülsem mi bilemedim .Her bir cümlesini sindirerek tadını çıkararak okudum.
Çoğu cümlesini duraklayıp tekrar tekrar okudum, çoğu yerinde farkında olmadan durup uzun uzun düşündüm okuyan herkes kendine dair birşeyler bulabilir kitapta güzelliğe dair, acı ve kedere dair ,özgürlüğe dair,dostluğa dair ,aşka dair....
AŞKA DAİR
Şafak vakti kanatlanmış bir yürekle uyanmak ve minnet duymak yine
aşkla dolu yeni güne; öğleyin dinlenmek ve aşkın vecdini düşünmek derin
derin; akşamleyin eve şükranla dolup taşarak dönmek; sonra da uyumak
yüreğinizde sevgiliye bir dua ve dudaklarınızda bir övgü şarkısıyla.
EVLİLİĞE DAİR
Birlikte durun ama yapışmayın birbirinize: Çünkü ayrı durur tapınağın
sütunları. Hem birbirinin gölgesinde büyümez meşeyle selvi.
SEVİNÇ VE KEDERE DAİR
Sevinciniz maskesinden sıyrılmış kederinizdir. Şimdi
kahkahalarınızın yükseldiği o kuyu, çokça zaman gözyaşlarınızla dolmuştu.
YASALARA DAİR
davulun sesini boğabilir, lirin tellerini gevşetebilirsiniz
ama tarlakuşuna şakımamasını kim buyurabilir?
HAZZA DAİR
Gidin tarlalarınıza ve bahçelerinize bakın, arının hazzının çiçekten bal
almak olduğunu göreceksiniz; ama çiçeğin de hazzı arıya balını vermektir.
Çünkü arı için çiçek bir yaşam kaynağı, çiçek için de arı bir aşk
habercisidir, hem arı hem de çiçek, her ikisi için de hazzın verilişi ve alınışı
bir ihtiyaç, bir vecit halidir.
ErmişHalil Cibran · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202370.9k okunma