Farklı, şaşırtıcı, kışkırtıcı ve cesur bir roman “Günaha Son Çağrı“. Ölümünden sadece 2 yıl önce, üstelik ciddi hastalıklarla boğuştuğu bir dönemde yayınladığı bu eseri ile Kazancakis, Katolik ve Ortodoks kiliselerinin hışmını üstüne çekip başına bir çok dert açsa da, on yıllardır üzerinde çalıştığı Hristiyanlık felsefesini okuyucuları ile
Dostoyevski’den güzel bir kitap daha. Daha önce okuduğum kitapları gibi dili çok akıcı ve hikaye içine alıyor. Elbette Rus edebiyatının vazgeçilmezi karamsarlık, dram, yoksulluk sonuna kadar işlenmiş durumda.
Fakat anlam veremediğim bir kısım var. O da tabii ki Prens’in oğlu Alyoşa’nın gelgitleri. Bir Nataşa’ya aşığım diyor, sonra Katya’ya koşuyor. Tamam, bu tür ilişkiler her zaman var ve günümüzde arşa çıkmış durumda. Kimin kimle birlikte olduğu belli değil. Ama o zamanda bile bunun meşru bir zemine oturtuyor karakter, Katya seni çok seviyor diyor. Katya, Nataşa’yı görmeden ona sonsuz bir saygı ve bağlılık duyuyor, vay be. Nataşa da aynı şekilde. Alyoşa da ikisini birden idare etmenin keyfi içinde tabii ki. Katya ve Nataşa onu masum diye savunuyorlar sürekli ama böyle bir masumluk olabilir mi? İkisini birden idare edip hiçbir kabahati yokmuş gibi davranabiliyor. Demek ki Prens oğlu olmak bütün yanlışların hoş görülmesini sağlıyormuş.
Gerçekten dahiyane, beğendiğin iki kız olsun, ikisine de diğer kızdan bahset ve ikisine de senden vazgeçemem de. Bir de masum davran, tamam, iki kızı da idare ediyorsun. Onlar kendi aralarında bir karara varsın, sen keyfine bak.
Öte yandan kitabın tamamı çok güzeldi, buna bir sözüm yok. Nelli’nin hikayesi ve karakter gelişimi çok çarpıcıydı.
Bol bol alıntılar yaptım. Her birine katılıyor değilim fakat anlatım ve uyandırdığı duygular çok güzel olduğundan bunları göz ardı edemezdim.
Dostoyevski üstada bir kere daha teşekkür edelim.
EzilenlerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202220,4bin okunma