Gururluydu, ama gururu asildi; hiçbir zaman kibire varmıyordu. Yüceleştirdiği bir varlığın alaya alınmasına dayanamazdı. Kişiliğine yöneltilen hakarete aynen karşılık verebilirdi. Ama kutsal saydığı şeylere tecavüz edilince ıstırap çekerdi. Bu hal ruhunun yeteri kadar güçlü olmayışından gelmiyordu. Toplum hayatından, insanlardan uzak, kendi aleminde yaşayanların çoğu böyle olur zaten. Nataşa'nın belki babasından geçmiş, bütün iyi kalpli insanlara has bir özelliği vardı: Karşısındakini olduğundan iyi görür, daha ilk bakıştan büyük bir heyecanla meziyetlerini büyütürdü. Bu çeşit insanların hayal kırıklığına, hele sebep kendileri olduğunu bilerek uğraması pek acı olur. Ne diye onlara verilebilecekten fazlasını umarlar sanki? Böyleleri, her an hayal kırıklığı tehlikesiyle karşılaşmaktansa köşelerine çekilip dünyayla teması kesmeli, en iyisi... Dikkat ettim: Köşelerini öyle severler ki zamanla büsbütün yabanileşirler.
Kurtuluş, kurtarıcının ölümünden sonra gelir. İnsanlar peygamberleri kabul etmez, onları öldürür, ama acı çekerek ölenleri severler, yok ettiklerini kutsallaştırırlar.