Yeraltından Notlar
Toplumdaki sığlığı ve anlamsız oyunları anlayan kahramanımız, anlamanın bir tür lanet olduğunu düşünüyor; onu toplum hayatından uzaklaştırıp yalnızlaştıran bir lanet. Ziyadesiyle gururlu ve inatçı biri, diğerlerinin zayıflıklarını görmesinden hoşlanmayan bu sebeple de samimi ilişkiler kuramayan, kitaplarda yaşamaya mahkûm olmuş biri.
Toplum içinde yaşayan sosyal biri olsak bile kahramanın hayatında kendimizi yani insanı bulabiliriz. Biz uyum sağlamışlar da farkındayız oyunun, ya da okurken beynimizde şimşekler çakıyor aydınlanıyoruz. Ne kadar yalnızlığı da seçsek insan ilişkilerine ihtiyacımız olduğunu, samimi ilişkiler kuramamışsak sığ olanlara muhtaç olduğumuzu anlıyoruz.
Kahraman neden hep onu reddeden dışlayan insanlarla ilişkisine devam ediyor? Neden kendisine benzeyen insanlar aramıyor da ona acı verenlerde ısrar ediyor?
Acı çekmeyi sevdiğimizi ve ondan zevk alma kabiliyetimiz olduğu kesin, acı çekmek bazen varlığımızın ispatı. Hayatın bir parçası olan acıları kabullenmeliyiz ama süresi dolduğunda bırakamıyoruz, yeni acılar icat ediyor, acımızı sığınılacak bir limana dönüştürüyoruz.
İnsan seçebilen varlık kendisi için kötü bile olsa istediğini seçer, varlığının kanıtı olur bu seçim.
Kişinin kendisini tanımasının ne kadar zor olduğu ve ciddi bir çaba gerektirdiği muhakkak. iyiye doğruya doğru değişim ise daha da zor. Yine de kendini tanıyıp anlayamadıktan sonra insan olmanın ne anlamı var.