Masamın köşesine çayımı iliştirdim, uzun süredir ilk defa içimden gelerek, sanki bir görevimmişçesine ciddiyetle inceleme yazısı yazmak için oturdum bilgisayarın başına. Bir inceleme yazısından çok bir iç döküş olacak gibi geliyor bana. Yani kitap hakkında faydalı bir bilgi verebilecek miyim bilmiyorum. Şeker Portakalı çok uzun zamandır okumaktan kaçtığım, raflarda görünce almaktan itinayla uzak durduğum bir kitaptı. Sebebi ise eski zamanlardan bir arkadaşın beni Zeze'ye benzetmesiydi, hüznümü benzettiğini söylemişti. Okuyana kadar anlamadım bu benzerliği, ve bir başka dostun hediyesiyle kaçak bir şekilde kitaplığıma girene kadar unutmuştum varlığını. Uzun girişin kısası, sahiden de benziyormuşuz sevgili Zeze ile. Hayata bakışımın 5 yaşındaki bir çocukla bu kadar benzer olması beni hayrete düşürdü. Ben biraz geride kalmışım, o da biraz ileri gitmiş ve ortada buluşuvermişiz. O dünyanın içinde kendi dünyasını kuruşu, dalın salınışından kendine pay çıkartacak kadar hayaller içinde yaşayıp gerçeğin keşmekeşinden de kopamaması aşina hissettirdi. Tabii en önemli farkımız benim ilk sığındığım liman ailemken o bundan yoksun.
Yazarı övmeyeceğim, yazılması gereken her şeyin zaten yazıldığını düşünüyorum diğer okurlar tarafından. Daha yazsam bu yazı uzar da gider. Hayatıma bir Şeker Portakalı getirdiğin için teşekkür ederim canım dostum.