On beş gün önce, kardeşim Çağatay Hakan Gürkan’la beraber, güzel bir vesile sebebiyle Hatay’daydım. Dostumuz Ömer Akçay’ın küçük kızı Hena Nur bizi, biz Hena Nur’u çok sevdik. Ancak Hena Nur, her seferinde Çağatay’ın adını unutuyordu. Bir seferinde yine Çağatay’ın yanına gelip kendisiyle oyun oynamasını istedi ve bu arada da arkadaşını çağırmıştı. Arkadaşı “kim o” diye sorduğunda, yine hatırlayamamıştı Çağatay’ın adını ve Çağatay’a yeni bir isim verdi: Dünkü adam!
İnsanoğlunun duyabileceği en güzel cümle kendi adının seslenişidir ancak bazen ve çok zaman dünkü adam, dünkü kadın durumuna düşeriz.
Dünde kalma ihtimalimize rağmen ne kadar da havalıyız.