Enver Paşa, Radek'in sağladığı uçakla yanında İttihatçılardan Dr. Bahattin Şakır ile birlikte Moskova'ya doğru yola koyulur. Uçak, Moskova yerine yanlışlıkla Letonya'ya iner. Enver Paşa tutuklanır. Bahattin Şakir, Kızılay doktoru. Enver de sıhhiyş eri kimlikleri taşırlar. Enver Paşa, gizlice Almanlara haber gönderir. Almanlar, cezaevi yakınlarına bir uçak indirirler. Enver ve Dr. Bahattin Şakir, görevliler ile boğuşarak uçağa binmeyi başarırlar. Uçak, Enver Paşa ve Dr. Bahattin Şakir'i Berlin'e geri getirir. Enver Paşa, ikinci kez uçakla Moskova'ya gitmeye çalışır. Uçak yolda düşer! Paşa yine kurtulmuştur. Enver Pasa yeniden Berlin'e döner. Üçüncü kez yine Moskova'ya uçakla gitmeye çalışır. Bindiği uçak yine düşer!
“İttihat ve Terakki, Osmanlıcılıktan ve İslamcılıktan yola çıkıp Türkçülüğe ulaşan bir sürecin örgütüdür.”
Sayfa 89
Reklam
“1916 Kongresi’nde Osmanlıcılık açıkça terk edilir ve partinin “Türkçü ve milliyetçi” olduğu ilan edilir. Cemiyet tüzüğünde de buna uygun değişiklik yapılır.”
Sayfa 89
Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya:
“İttihatçılar, Türk jakobenleriydiler ve ‘en yüce fedakarlıklarla, en hayal kırıcı aşırılıkları’ yan yana yürüten bir ihtilalci kuşak, bu yoldan tarih içerisinde yolunu çizmiştir.”
Sayfa 72
Kazım Nami Duru:
“Önceleri mason locası, toplantılarımızı gizlemeye vesile oluyordu; fakat bu toplantılarda daha çok idareyi eleştiriyor, şayet bizi dinleyenler olursa, onları bu eleştirilere iştirak ettiriyorduk. Bu suretle Türk olmayan masonlar arasında da kendimize sempati sağlayarak, icabında onlardan yararlanıp yararlanamayacağımızı anlamaya çalışıyorduk.”
Sayfa 69
“Cemiyet ruhunun kuvvet teşkil etmesi ise bir nevi din ve mezhep, adeta bir tarikat mahiyeti almasından geliyordu…” “Memlekette bir İttihatçılık ruhu vücut bulmuştu. Bu adeta mistik bir nüfuzdu. Vatan aşkı etrafında bütün fedakarlıkları, feragatleri topluyor ve aynı ideal uğrunda birleşenleri kuvvetli bir dayanışma hissi içinde tek bir vücut haline getiriyordu. Birbirlerinin yüzünü hiç göremeyen iki İttihatçı, tesadüfen birleşip de birbirlerinin İttihatçı olduklarını anlayınca derhal ruhlarında samimi bir yakınlık ve sıcaklık peyda oluyordu.”
Sayfa 68
Reklam
“Yemin töreninden sonra artık üyenin cemiyetten çıkışı mümkün değildi. Ayrılanın ya da cemiyete zarar verici faaliyetlere girişenin cezası idamdı.”
Sayfa 67
“Birleşme meselesi de son derece memnuniyete sebep oldu. Fikirlerde ve işlerde birlik olmadan bir şey yapılmasının imkansız olduğunu izahata hacet yoktur. Bu gidişle gelecek parlak olacaktır. Hemen Cenab-ı Hak, melunun vücudunu ortadan kaldırarak senelerden beri Hamid’in mezalimi içinde inleyen Türklere biraz geniş nefes aldırsın.”
Sayfa 66
“İttihat ve Terakki’nin beyni, kalbi Selanik’tir.”
Sayfa 62
Baha Bey:
“Eski cemiyetin dağılmasına sebep Ahmet Rıza Bey değil, Murad Beylerin, Sükûtilerin, Abdullah Cevdet edepsizlerinin paraya tama’ı ve ahlaksızlıkları sebep olmuştur. Bu herifleri Sultan Hamid 1500 frank maaşla satın aldıkları zaman Ahmet Rıza Bey’e sefirler gönderiyor, sefaretler vaat ediyordu. Yine Ahmet Rıza Bey’i hürriyetperverane mesleğinden çeviremedi. Avrupa’da yabancılara karşı Osmanlılığın şerefini, İslam’ın hukukunu bunca seneden beri müdafaa eden bir zat hakkında Edhem Ruhi gibi her gün mesleğini değiştiren bir çocuğun iftiralarıyla fikrinizi değiştirmek, esef vericidir.”
Sayfa 59
Reklam
Ahmet Rıza Bey’in Baha Bey hakkındaki görüşleri:
“Ermenilere düşman idi. Ben Ayan’a girdikten, özellikle itirazlara başladıktan sonra diğer cemiyet fertleri gibi o da benden yüz çevirdi. Benimle görüşmez oldu. Bir gün Nişantaşı’nda karşı karşıya geldik. Tuttukları yolun doğru olmadığını söyledim. “Ne kadar doğru olduğunu yakında göreceksiniz” dedi.”
Sayfa 52
Dr. Bahattin Şakir Bey:
“Hayatın kıymet ve lezzetini takdir etmeyecek, maruz olduğu tehlikenin ehemmiyetini anlamayacak kadar noksan tahsil, ne de muhakeme kıtlığına sahibim… Vatanın bir karış toprağını müdafaa ve Osmanlı haysiyetini muhafaza maksadı ile sevine sevine kanını dökmeye giden bir Osmanlı neferinin azminden geri kalmayı arzu etmem.”
Sayfa 51
“Zeki, biraz mutaassıp bir vatanperver idi.”
Sayfa 51
“Meşruiyet’ten biraz evvel, vapurla İstanbul önünden ve Sultan Abdülhamid’i biraz telaşa düşürmüştü. O zaman İstanbul önünden vapurla geçmek bile hayli bir iş telakki ediliyordu.”
Sayfa 50
yahyâ kemâl;
“Doktor Bahaeddin… Müthiş bir seciyenin ateşin temasıyla uyandıktan sonra Paris’te Genç Türklüğü adeta diriltti. İki sene az çok faal bir komite haline soktu, azaca zenginletti” der.”
Sayfa 48
118 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.