“Monptit, hayat budur işte. Hep giden birileri olur. Ne yürek unutur ne özlemler ölür. Ama birileri, zamanı geldiğinde gitmek zorundadır.”
Şeker Portakalı kitabındaki afacan, zeki, yaramaz ama bir o kadar da duygusal ve hassas küçük Zeze, bu kitapta bir ergen olarak karşımıza çıkıyor. Küçük kahramanımız, yoksulluk çekmeden rahat ve iyi bir eğitim alması için zengin ve kuralcı bir aileye evlatlık verilmiş. Şeker Portakalı’ndaki fakirlik, ailesinden dayak yemesi gibi dertleri yok ama bu sefer de yeni ailesine ve okuluna alışması, eğitim hayatının zorluğu ve yalnızlıkla başa çıkmak gibi dertleri var.
Artık bir şeker portakalı fidanı yok, onun yerine hayali arkadaşları, ona yalnızlığını unutturan, hayatta yol gösteren, dert ortağı, sırdaşı, yüreğinde yaşayan “cururu kurbağası” Adam ve bir filmde görüp babası yerine koyduğu Fransız oyuncu Maurice var. Tabii her daim Zeze’nin yanında olan, onu koruyup kollayan şefkatli öğretmeni Peder Fayolle’ı da unutmamak gerek. .