Arkadaşlık üzerine haklar...
Gerek hayatında ve gerekse ölümünden sonra arkadaşa,aile efradına ve kendisiyle yakın ve uzak ilgisi olan kimselere dua etmektir. Bu bakımdan sen,kendi nefsine dua ettiğin gibi arkadaşına da dua etmelisin. Arkadaşın ile kendin arasında bir ayrılık gözetmemelisin. Çünkü ona yapmış olduğun dua hakikatte senin nefsinedir.
Alah Resûlü, ölümü ve ahireti hatırlatması dolayısıyla kabirlere ziyarette bulunur, ashabına da bunu tavsiye ederdi.' Engin merhametiyle her konuda ashabına yol gösteren Rahmet Elçisi, kabristanda nasıl davranmaları gerektiği hususunda da onları uyarır, kendisi de kabirdekilere selâm verir ve dua ederdi. Adeti olduğu üzere, bir gün sahabilerle birlikte bir kabristana uğradı ve "Esselamu aleyküm ey müminler diyarının sakinleri)!" diyerek selam verdi. Sonrasında ise, "İnşallah biz de size katılacağız. (ancak din) kardeşlerimizi (dünyada) görmüş olmayı çok arzu ederdim." diye ekledi. Bunu duyan sahâbiler merakla, "Ya Resûlallah! Biz senin kardeşlerin değil miyiz?" dediler. Allah Resûlü, "Siz benim ashabımsınız, kardeşlerim ise henüz (dünyaya) gelmeyenlerdir." buyurdu. Bunun üzerine ashab kiram, "Ümmetinden henüz dünyaya gelmeyenleri nasıl tanıyacaksın Ya Resûlallah?" diye sordular. Resûlullah şöyle dedi: "Bir adamın siyah atlar arasında, alınları ve ayakları beyaz (sekili) atları olsa, onları tanımaz mı?" Ashabını, "Elbette tanır." cevabını duyan Resûl-i Ekrem, ümmetinden hiç görmediği insanları kıyamet gününde nasıl tanıyacağını, müjde niteliğindeki şu cevabıyla bildirdi: "İşte benden sonra gelecek olan kardeşlerim, aldıkları abdestten dolayı kıyamet günü abdest azaları parlayarak gelecekler. Ben de onları Kevser havuzu başında karşılayacağım."
Sayfa 117
Reklam
A’raf Sûresi: 1-206
1-) Eliif, Lââm, Miiim, Saaad. 2-) Sana inzâl edilen bu Hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsi (Kitap), Onunla, (iman etmeyenleri) uyarman ve iman edenlere (neye - nasıl iman edip, neleri yapmaları konusunda) öğüt vermen içindir... Artık içinde, bundan dolayı bir sıkıntı olmasın. 3-) Rabbinizden size inzâl olunana tâbi olun... Rabbinizin dûnunda velîlere
Peygamberimiz Aleyhisselam, bir hadis-i şeriflerinde: “Kim namazları vaktinde kılar ve onun abdestlerini tam ve güzelce alır, kıyamını, huşûunu, rükûunu ve secdelerini tam yaparsa, o namazlar ışık saçarak bembeyaz bir şekilde yükselirken: ‘Sen beni koruduğun gibi, Allah da seni korusun!’ diye dua eder. Kim de namazı vaktinin dışında kılar, onun abdestini tam ve güzelce almaz, huşûunu, rükûunu ve secdelerini tam yapmazsa, onlar da simsiyah bir şekilde yükselirken: ‘Sen nasıl özenmeyip beni yitirdinse, Allah da seni (senin amelini) yitirsin!’ diyerek ilenir. Allah’ın dilediği yere varınca, paçavra gibi dürülüp, o kimsenin üzerine atılır!” buyurmuşlardır.
Namaz...
Hepsi, itirazsız ona itaat eder görünüyordu. Günde birkaç kez namaz için toplanıyorlar, ve eğer hava yağmur­lu değilse namazlarını açıkta kılıyorlardı. Uzun, tek bir safta topla­nıyorlar ve hacı da önlerine geçip imamlık yapıyordu. Hareketlerindeki düzen ve uyumla askerlere benziyorlardı; hep birlikte Mekke yönüne döner, birlikte eğilir, sonra
Sâd Sûresi: 1-88
1-) Sâd... Hakikatini hatırlatıcı Kur’ân! 2-)Bak kendilerini şerefli sanan o hakikat bilgisini inkâr edenler, hakikatlerinden kopuk bir yaşam içindedirler! 3-) Onlardan önce, nice nesilleri feryat figan içinde helâk ettik! Artık kurtulmaları mümkün değildi! 4-) O hakikat bilgisini inkâr edenler, kendi aralarından bir uyarıcının kendilerine
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.