Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kendine yeterli olduğunu ispatlamaya yönelik bir titizlik akıyor evin her yanından. Bir kadın olsa bu kadar toplu ve temiz olmazdı bu ev. Saflık takıntısı tatsız bir düzgünlük yaratıyor. Cemal’e kalırsa bu düzgünlükte acıklı bir yan bile var. Yaşamamak acıklıdır. Tek bir toz zerresi dahi bulunmayan sehpanın üzerinde bir tek kitap var: Moğol İstilasına Kadar Türkistan-Barthold. Kül tablası da olmadığını fark ediyor. “Öyle ya sigara bile içmez bu herif!” Ama canı sigara içmek istiyor. Evin temizliği ve kokusu öylesine buyurgan ki, sigara içme izni almak için ağzını bile açamıyor. Evin duvarlarına resim falan asılmamış olması da çıplaklığı kalıcılaştırıyor. Ev hiçbir kişiliğin izini yansıtmıyor. Sahibiyle arasındaki sessizlik andını kıskançça korumakta kararlı. Ne bir aile fotoğrafı ne bir röprodüksiyon. Yine de evde hastane değil ev havası olduğunu kabul etmek gerekir. Bir radyo dışında müzik çalındığına ilişkin bir belirti görülmüyor. Ne müzik, ne resim ne de dumanın girebildiği bir evin havası her şeye rağmen kasvetli değil. Sadece kapalı. Sahibinden başkasının bir anlam yükleyemeyeceği bir kapalılık. Modern ve ferah bir keşiş odasını anımsatıyor. Elbette oralarda bile duvarda, çarmıha gerili bir İsa ya da ikon gibi şeyler bulunur. Kutsallığın işareti olmazsa kim bir manastır odasına katlanabilir ki? Tek bir işaret, bütün sadeliği ve benimsenmiş yoksunluğu, bir hamlede anlamlar üstü bir düzleme yükseltebilir. Boşluğu derin bir mesajla doldurur. Bir işaret bütün bir varoluşu anlamlı kılabilir.
Sayfa 121 - Beşinci Gün 18 AralıkKitabı okudu