Yukarıdaki geçen ifadede ne demek istediğimi birazdan dile getireceğim. Fakat öncesinde kitabın kendisiyle ilgili iki üç kelam etmek isterim.
Kitap tamamen “Ahmet Ümit” üslubunda kitap olmuş. Diğer romanlarından farklı olarak şehir bu sefer İstanbul değil, Konya olarak seçilmiş. Yine her kitabında bildiğimiz Baş komiser Nevzat yok bu romanda.
“Doğuda açlık varmış”
—Biraz havyar alır mısınız?
“Hayvanlar ölüyormuş yemsizlikten”
—Istakozu beğendiniz mi?
“Yakmak için tezek bulamayan”
—Hanımefendi, ne kadar güzelsiniz
“Açlık ve cehalet bütün hızıyla”
—Garson! Bir viski daha
“Yoksulluktan çocuğunu terk eden bir anne”
—Monşer, ne demiş şair? “Güzel sev, iç bade”
“Emekli, dul ve yetim aylıkları”
—On bin lira banko
“Açıkta kalan öğrencilerin”
—Bu dansı bana lütfeder misiniz?
“Ekonomik krizin sebepleri”
—Restinizi görüyorum
“Bir imam, 10 yaşında bir kız çocuğunun”
—Ayol, yapma görecekler
“Bir an önce kalkınmak için”
—Çin! Çin
“Hükümetten beklediği ulusun”
—Yeni yılınız kutlu olsun!
"Anneler gününe bi gün kalınca, evlatlar iyice kara kara, anasına ne hediye alacağını düşünüyor!
Bence annelerinizin anneliğini "cefa" olmaktan çıkarıp "sefaya" çevirecek ince düşünceli evlatlara dönüşmeniz, en büyük hediye olacaktır onlara!
Düdüklü tencere, küçük ev aletleri, tabak çanak vs gibi, hizmetçiliklerini
Rıfat Ilgaz dediğimde aklınıza ilk ne gelir? Tabii ki
Hababam Sınıfı! İtiraf ediyorum okumadım ama çok izledim. Benim gibi sizlerin de izlerken kahkaha ile güldüğüne eminim. Peki Rıfat Ilgaz Hababam Sınıfı'nı neden yazmış ve nasıl bu kadar güldürebilmiş, biliyor musunuz? Buyurun cevabını kendinden dinleyelim.
Soru: ‘’Nasıl bu