Marquez’in on dokuzuncu yüzyıldan yirminci yüzyıla geçiş ve çağdaşlaşma çabalarına dair sıkı gözlemleri, taşra kentsoyluluğuna yaptığı ince göndermeler, Latin ülkelerindeki yoksulluğa dair betimlemeleri ve olağanüstü cümlelerine rağmen kitap boyu hissettiğim esas duygu; Florentino Ariza’nın America Vicuna’yla, çocuk istismarından öteye geçmeyecek durumunun ve bir yandan histerik ilişkiler yaşarken diğer yandan Fermina Daza’ya duyduğu yarım yüzyıllık takıntının romantize edilmesinin yarattığı rahatsızlıktı.