Hz. Aişe, fetih günü Efendimiz'in (sas) bir merkubun üzerinde Mekke'ye girişini şöyle anlatıyor, " Mekke'ye girerken üzerine bindiği merkubun semerine, neredeyse alnı değecek şekilde giriyordu,"Efendiler Efendisi (sas), mütevazi kişiliği ile bir zamanlar binbir eza cefa gördüğü ve ardından terk etmek zorunda kaldığı bu şehre şimdi muzaffer bir kumandan olarak giriyordu ama nasıl bir tevazuyla giriyordu. Bu tevazu örneği az da olsa ileride yeniden yaşanmıştı elbette bunu yaşayan ve yaşatanlar hep Peygamber Efendimiz'in (sas) yolundan gidenler olmuştu. Mısır Seferi'nden dönerken İstanbul'a gündüz girmeyen ve halk bu muvaffakiyeti bizden bilir ve alkışlar diye Üsküdar'da bekleyerek şehre gece giren Yavuz, Mohaç Meydan Muharebesi'nde dünyanın en büyük ordularını 2 saat içinde yok eden ve dönüşte, "Bu zaferle kalbime gurur girdi. Bu gece yatağımı dehlize serin," diyen Kanuni canlanıyor zihnimizde. Kudüs'ü alıncaya kadar 30 sene çadırda yatan Selahaddinler, İspanya'nın fethi sonrasında, "Unutma dün bir köleydin, bugün muzaffer bir komutansın yarın toprağın altına girip hesap vereceksin," diye kendisini hesaba çeken Tarık bin Ziyadlar ve daha niceleri. Onların hepsi bu güzeller güzelinden almışlardı boyalarının rengini ve dünyaya hayat olmaya çalışmışlardı ömürleri boyunca.
Sayfa 123Kitabı okudu
kimileri düşer yalnızlığa, kimileri yükselir. düşenler için ufuk yoktur artık; bütün renkler beyazdır, sesler birdir ve yarın belki'dir, dün şüphelidir, bugün nerededir? üstelik, sular kaskatıdır, yönler düğümlenmiştir. ve aynadır her şey; tozludur anılarla, kat kat kirdir. düşenler için yalnızlık, durup dinlenmeden akan susuz bir nehirdir.
Reklam
Yazmaya devam etmenin benim için yaşamaya devam etmekten bir farkı yoktu. Ancak ben okur bulmak için yazmıyordum. İnsanlar bir gün daha hayatta kalabilmek için çalışıyordu. Bu nedenle şiir onların ilgi alanından uzakta kalıyordu. Benim yazma sebebim tamamen kendimle alakalıydı. Günlerimi şekillendiren ve anlamlandıran şeydi yazmak. Kelimeler, cümleler, kısa satırlar....Bunların hepsi hayatımın giderek kaybolan düzenini sağlıyordu. Yazmak dün, bugün ve yarın arasındaki hala kopmamış olan ince bir iplikti benim için.
Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Bakımevi'nden bir telgraf aldım: Anneniz öldü. Cenazesi yarın kaldırılacak. Saygılar. Bundan pek bir şey anlaşılmıyor. Belki dün ölmüştür.
Dün; bugün gibi değildi, yarın da bugüne pek benzemeyecek. Ve günlerle beraber değişen bir ben var içimde Fakat, Umudu asla sönmeyecek. amineustun
Bu ülkede bir kadın öldü. Sonra bir kadın Sonra bir kadın daha Sonra bir çok kadın Ve sonra binlerce kadın... Dün bir kadın öldü Bugün bir kadın Yarın bir kadın daha Ve sonra hep bir kadın daha Hepsinin ortak bir noktası olucak Kimse eceliyle öldü demeyecek. Tıpkı Cansu'lar ve Özge'ler gibi...
Reklam
Sevgili kitap dostlarım, D & R' daki 5 TL kampanyasını gözlerimle görmek için Forum İstanbul mağazasına gittim ve hayal kırıklığına uğradım. dr.com.tr/Kataloglar_/Bu-... adresindeki kitaplardan Forum İstanbul mağazasında maalesef yoktu. Öylesine indirimli gibi 3-5 kitap konulmuştu. Geçen yıllardaki gibi 5 TL
Zamansız Zamanlarda Çok zaman önceydi. O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu. İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı. Derken zaman diye üç parçalı şey icat etti insan. Bir parçasına DÜN dedi, diğer parçasına BUGÜN, öteki parçasına da YARIN. Sonra fesat karıştı zamana ve insan BUGÜNü unuttu. DÜNü düşünüp pişman oldu, YARINı düşünüp telaşlandı. Ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı. Farkında olmadan rezil etti bu gününü. Oysa yarın, bugüne dün diyor, dün de bugün için yarın diyordu. Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. BUGÜNÜ ELİNE YÜZÜNE BULAŞTIRDI... Mutsuz oldu insan ve ne gariptir ki yarının telaşını da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı; AMA BUGÜNÜ HİÇ YAŞAYAMADI....NE YARIN NE DE DÜN....
Dün tarihtir, yarın bilinmeyendir, bugün bir hediyedir. (Eleanor Roosevelt)
Hepimiz, içinde dün, dışında yarın olan pencere camları gibiyiz. Aynı anda dünün ve yarının görüntüleri yansıyor üzerimize. Bugün, saydam; yok gibi. İki görüntünün birbirine karıştığı saydam bir an gibiyiz...
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.