Her sabah dünya yeniden kurulur! Her sabah şartlar yeniden oluşur. Her gece kader ihtimalleri yeniden düzenler. Dün olmayan bugün olabilir hale gelir, bugün olabilen yarın olamayabilir. Her gün ihtimallere 'yoklama çekmek' gerekir.
Mutlu denilen kişilerden biri misiniz? Öyleyse her gün üzüntü çekiyorsunuz demektir. Her günün bir büyük kederi ya da küçük tasası vardır. Dün sevdiğiniz bir kimsenin sağlığı için endişeleniyordunuz; bugün kendi sağlığınız sizi korkutmaktadır; yarın bir para sıkıntısı baş gösterecektir; öbür gün bir iftiracının acı sözü, daha öbür gün bir dostun felaketi;
ardından havanın durumu, sonra kırılan ya da kaybolan bir şey, daha sonra vicdanınızın ve belkemiğinizin hoş karşılamadığı bir zevk; bir başka gün memleket işlerinin gidişatı. Kalp acıları da cabası. Ve bu böylece sürüp gider. Bir bulut dağılır, bir başkası oluşur. Yüz günden belki ancak bir tanesi tam bir neşe, tam bir güneş içinde geçer. Ve düşünün ki, mutlu olan şu az sayıda kişiden birisiniz! Diğer insanlara gelince, sürekli durgun gecedir üzerlerindeki.
Hayat bu, hayat, der; kimi ölür, kimi doğar, kimi evlenir. Biz de boyuna yaşlanıyoruz. Değil yıllar, günler bile birbirine benzemiyor. Ne iştir bu. Keşke bugün tıpkı dün gibi, dün de tıpkı yarın olsa, ne güzel olurdu... İnsan düşündükçe kötü oluyor.
Namık Kemal Anadolu'da koskoca Osmanlı Devleti'nin çökmekte olduğunu, sistemin çürüdüğünü görmüştü. İstanbul da farklı değildi. Yabancıların refah içinde yaşadığı ama Türklerin itilip kakıldığı, Saray baskısının zulme dönüştüğü bir ortama tanıklık ediyordu. O dönemde Tasviri Efkâr adlı bir gazete çıkaran Şinasi ile tanışmaları hayatının dönüm noktası oldu. Ne bulursa okuyor, Fransız Devrimi'ni inceli yordu. Nihayet arkadaşları ile birlikte Belgrad Ormanı'nda Yeni Osmanlılar Cemiyeti'ni kurdular. Amaçları Saray'a meşrutiyet ilan ettirmekti. Elbette kısa sürede fark edildiler ve Paris'e kaçmak zorunda kaldılar.
Araplardaki “Türk düşmanlığı" sadece bu sözlerle sınırlı kalmamıştır. Talas Savaşı'ndaki Arap ihanetinden tutun da Haçlı Seferleri'ndeki Fatimi ihanetine, Birinci Dünya Savaşı'ndaki Vahabilerce Osmanlı'nın arkadan hançerlenmesine kadar tarihte bu düşmanlığın sayısız örneği vardır. Ancak ülkemizde Arap kültürü ile yetişenler bunu bilmezler, bilseler de söylemezler, dünyaya hep Arap gözü yani aslında Amerikan ve İngiliz gözü ile bakarlar.
SAAT 12
Çın, çın, on iki hece,
Çaldı bir eski saat.
On ikide her gece,
Bana diyor ki, saat:
Dün, bugün, yarın, siz, biz.
Bu yayın içindeyiz;
Onu yüz yıl sayın siz.
Ömür on iki saat...
(1931)