"Daha doymamışız yaşamasına Günlerimiz dün bir, bugün iki Sakın bir şey bırakma yarına Yarın yok ki."
Ben şimdi saatlerimi üşengeçliğe ayarladım. Yarına üşeniyorum mesela o yüzden bugün dün. Yahut bira içmek çok yorucu geliyor sodayla sarhoş oluyorum. Üzerimi örtmektense üşümem lazım. Bunları düşünmemek için de mektup bekliyorum. Mektupta her şey yazacak. Ben okumayacağım tahmin edeceğim ama fazla da düşünmeyeceğim. Böyle böyle zaman lastik gibi uzayacak. Bir elimden bırakacağım yarın olacak dün.
Reklam
Dün, karşılıksız bir çektir: onu unutun. Yarın, bir senettir: ona fazla güvenmeyin. Bugün, sahip olduğunuz nakittir. Onu kullanın!
Sayfa 266 - Tutku YayınlarıKitabı okudu
Hz. Aişe, fetih günü Efendimiz'in (sas) bir merkubun üzerinde Mekke'ye girişini şöyle anlatıyor, " Mekke'ye girerken üzerine bindiği merkubun semerine, neredeyse alnı değecek şekilde giriyordu,"Efendiler Efendisi (sas), mütevazi kişiliği ile bir zamanlar binbir eza cefa gördüğü ve ardından terk etmek zorunda kaldığı bu şehre şimdi muzaffer bir kumandan olarak giriyordu ama nasıl bir tevazuyla giriyordu. Bu tevazu örneği az da olsa ileride yeniden yaşanmıştı elbette bunu yaşayan ve yaşatanlar hep Peygamber Efendimiz'in (sas) yolundan gidenler olmuştu. Mısır Seferi'nden dönerken İstanbul'a gündüz girmeyen ve halk bu muvaffakiyeti bizden bilir ve alkışlar diye Üsküdar'da bekleyerek şehre gece giren Yavuz, Mohaç Meydan Muharebesi'nde dünyanın en büyük ordularını 2 saat içinde yok eden ve dönüşte, "Bu zaferle kalbime gurur girdi. Bu gece yatağımı dehlize serin," diyen Kanuni canlanıyor zihnimizde. Kudüs'ü alıncaya kadar 30 sene çadırda yatan Selahaddinler, İspanya'nın fethi sonrasında, "Unutma dün bir köleydin, bugün muzaffer bir komutansın yarın toprağın altına girip hesap vereceksin," diye kendisini hesaba çeken Tarık bin Ziyadlar ve daha niceleri. Onların hepsi bu güzeller güzelinden almışlardı boyalarının rengini ve dünyaya hayat olmaya çalışmışlardı ömürleri boyunca.
Sayfa 123Kitabı okudu
kimileri düşer yalnızlığa, kimileri yükselir. düşenler için ufuk yoktur artık; bütün renkler beyazdır, sesler birdir ve yarın belki'dir, dün şüphelidir, bugün nerededir? üstelik, sular kaskatıdır, yönler düğümlenmiştir. ve aynadır her şey; tozludur anılarla, kat kat kirdir. düşenler için yalnızlık, durup dinlenmeden akan susuz bir nehirdir.
Yazmaya devam etmenin benim için yaşamaya devam etmekten bir farkı yoktu. Ancak ben okur bulmak için yazmıyordum. İnsanlar bir gün daha hayatta kalabilmek için çalışıyordu. Bu nedenle şiir onların ilgi alanından uzakta kalıyordu. Benim yazma sebebim tamamen kendimle alakalıydı. Günlerimi şekillendiren ve anlamlandıran şeydi yazmak. Kelimeler, cümleler, kısa satırlar....Bunların hepsi hayatımın giderek kaybolan düzenini sağlıyordu. Yazmak dün, bugün ve yarın arasındaki hala kopmamış olan ince bir iplikti benim için.
Reklam
Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Bakımevi'nden bir telgraf aldım: Anneniz öldü. Cenazesi yarın kaldırılacak. Saygılar. Bundan pek bir şey anlaşılmıyor. Belki dün ölmüştür.
Hepimiz, içinde dün, dışında yarın olan pencere camları gibiyiz. Aynı anda dünün ve yarının görüntüleri yansıyor üzerimize. Bugün, saydam; yok gibi. İki görüntünün birbirine karıştığı saydam bir an gibiyiz...
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.