Hani bazı kitaplar vardır okuduğunuz zaman suratınıza tokat yemiş gibi hissedersiniz. İşte ben şu an öyleyim. Kaç gündür suratıma tokat yemiş gibi dolaşıyorum. Yediğim lokmalar boğazıma düğümleniyor. Hüseyin'in, Fatma'nın, Sefer'in yokluktan yiyemediği için, bu dünyadan göçüp gittiği, o lokmalar boğazımdan bir türlü geçmiyor.
Kitap bitene kadar
İnat ettim ve devam ettim. Hem güldüm, hem halimize üzüldüm. İnceleme yazmayacaktım ama vicdani gereklilik hissederek yazmaya karar verdim.
Esma'ul Hüsna ve Dua konuları ile ilgili okumalarım adına araştırma yaparken, Kızılay'daki bir kitapçının çok satanlar rafında gördüm bu kitabı. Ve hiç incelemeden, araştırmadan 'Kubilay Aktaş kitapları'
Güzel insanlar vardı,
dün’de kalan.
Güzel insanlar hala var
dün’den kalan.
Gideceğimiz neresidir ki
Toplasan..!
Bir kaç metrelik bir alan.
Eğer bırakabildiyseniz
Hoş bir sâda’dır💙
Sizden geriye kalan.
Mutlu bayramlar🌺🌺
“Latin külâhı görmektense Türk sarığını yeğleriz.”
Konstantinopol, 1453
“Zulüm 1453’te başladı.”
İstanbul, 2013
…..
Kızıl Elma simgesine adanan bir ömür. İnsan ruhlu şehirlerin yaşanmışlığı altında fark edilemeyen o manevi baskı, tüm kadim şehirlerin öz benliğinde hissedilir. Atina’dan, İskenderiye’ye, Semerkand'dan Eriha'ya, Şam’dan Roma’ya,
Başlayan her yeni gün, bir önceki günün ortağıdır.
İyi ya da kötü yaşadığımız her şeyin etkisi altında uyanırız yeni güne. Boşver deriz bazen, bazen de iyi ki yaptım deriz ama sorgu günüdür bugün.. Dünden kalan her şey için.