Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Yeni Dünya" sistemi bize daha çok para kazanmayı, rakip olmayı, hırsı, ezmeyi, karşındakini küçük görmeyi öğretiyor. Romanda bir başka dikkat çeken nokta memleketin taşına toprağına göz dikmiş yiyiciler... Suyunu, ağacını, dağını, toprağını satan yiyiciler... Kentsel dönüşümle talan edilen kentler, siyanürlü altın aramayla yok edilen köyler, doğa, orman ve insan... Kazanan kim olacak? Direnenler mi, direnenlerin karşısında duranlar mı? Elbette direnenler kazanacak ama acılı, sancılı ve uzun bir süreç bu. Medya sürekli olarak kitlelerin beynini yıkıyor, Kapitalistlerin soygunlarını kolaylaştırıyor. Siyaset o șirketler tarafından finanse ediliyor. Korkunç rüşvetler dönüyor. Çürümüş yerel ve merkezi yönetimler, o insanlarla birlikte suç işliyor . Şu anda Türkiye ağır bir talan altında. Moğol ordusu bile bu zararın binde birini vermedi. Ülkenin hangi köşesine giderseniz bir talan, zevksizlik ve saldırı görüyorsunuz. Neo-liberal dönemin suçlari bunlar. Dünya aklını başına toplarsa Marx ve Engels'i doğru dürüst okuyacak ve insanlığın gele- ceğini kurtaracak. Niye bu iki büyük düşünürü anıyorum ? Çünkü çevre hareketleri güçleniyor ama henüz bir teorisi oluşmadı. Bu teori ancak Marx ve Engels'in bıraktığı yerden devam ederek kurulabilir.
Sayfa 132Kitabı okudu
Acaba insanın ekonomi için değil, ekonominin insan için çalışacağı bir süreç başlayacak mıdır?
Reklam
"İyi tasarlanmış bir yaşam bir angarya değildir... Yaşamınızı tasarlamak için düşünme biçimleri: meraklı olun, bir şeyleri deneyin, sorunları farklı bakış açısıyla tanımlayın, bunun bir süreç olduğunu bilin, yardım isteyin." -Dünyaya elinizi uzattığınızda, dünya da size elini uzatır. Ve bu her şeyi değiştirir.
Ada’ya Gittim, Memnun Ayrıldım!..
Peki; ama suçsuzluğu bu denli bariz olan bir insan, neden hapse mahkûm edilir? Bu sorunun yanıtını, Falih Rıfkı Atay’ın, 2 Mayıs 1965 tarihli Dünya gazetesinde yayımlanan yazısında buluruz; Atay, Nâzım Hikmet’in orduyu isyana teşvik suçuyla yargılanmaya henüz başlanmadığı günlerde, Meclis koridorlarında duyduğu şu sözü gün ışığına çıkarır: “Vesika yokmuş ha... Delil bulunmazmış ha... Biz onu Divan-ı Harp’e mahkûm ettirelim de, gününü görür." Nâzım Hikmet, sekiz çeşit adli hatanın yapıldığı, dinleyicilere ve basına kapalı ve de en önemlisi, beş hâkimden dördünün hukuk eğitimi almamış olduğu mahkeme sonucunda suçlu bulunur! Haksızlık, on iki yıllık hapishane yaşantısının ardından da yakasını bırakmaz şairin. Nâzım Hikmet, askere çağrılmaktadır. Hamidiye gemisinde yaptığı bir yıllık stajyer subay görevi sırasında Nâzım Hikmet ciğerlerini üşütmüş ve çürüğe çıkarılmıştır. Şair, çok sevdiği denizcilik mesleğinden ayrılmasına neden olan hastane raporuyla askerlik şubesine gitse de, bir sonuç alamaz. Hapishane günleri sırasında kalp ve ciğer rahatsızlıkları olduğunu gösterir raporlar da göz ardı edilir ve kendisine askerlik yapmak üzere Sivas’ın Zara ilçesine gitmesi söylenir. İşte, “dürüst ve adil” olduğunu söyleyen kimilerinin, Nâzım Hikmet’e yapılan haksızlıkların hesabını sormak yerine, onun “vatan haini” olduğunu dillerine doladığı süreç kısaca böyledir.
Sayfa 37 - Türkiye İş Bankası
Çöküş bir süreç,çektikçe uzuyor ama bir türlü tamamen çökülmüyor,çökülmedikçe de ıstırap bitmiyor.
Evrimin nesiller boyunca devam eden bir süreç olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Değişim, peri masallarındaki gibi bir anda olmadı... Evrim o kadar uzun zaman aldı ki, kimse durumun farkına varmadı. Her yeni nesilde insan ve hayvanlar küçüldü ama kimse bin yıl yaşamadığından, neler olduğu anlaşılmadı.
Reklam
fiziksel bir eksiklik, zihinsel bir aşırılık yaratabilirdi. sanki süreç tersine de işleyebiliyordu. zihinsel aşırılık, kendi amaçları doğrultusunda, kasti bir yalnızlığın gönüllü körlük ve sağırlığını, yapay bir zevklerden el çekme iktidarsızlığını doğurabiliyordu.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.