Dünya zengini ama sofraları fakir:)
Kıymalı yeşil fasülye, bir tabak sıcak sulu yemek yoktur. Bir tabak kapuska yemeğinin kokusunu dahi duymamışlardır. Yoğurtlu bir kabak, biber ya da patlıcan dolmasını; zeytinyağlı ya da kıymalı bir yaprak, pazı, beyaz veya karalahana sarması hayatları boyunca görmemişlerdir. Bir kâse sade yoğurt ya da ayranın tadını bilmezler. Mercimek, ezogelin, tarhana, yayla vb çorbaları pişirmemiş ve içmemişlerdir. Mercimek yemeği, mercimek köftesi, bulgur pilavı veya bulgur köftesi yememişlerdir. Bulgur yapma ve pişirme kültürleri, yoğurt mayalama alışkanlıkları yaşamlarında olmadığı için, bu besinlerin adı hiçbir diyet listesinde yer almaz. Oysa bu gıdalar en faydalı besinlerin başında gelmektedir. Damak tatlari ve alışkanlıklar, bize göre tamamen farklı olduğu için, sabah kahvaltısında beyaz peynirin yanında zeytinyagi içinde; limonlu, kekikli, kırmızı pul biberli yeşil ya da siyah zeytin yemezler. Beyaz peynir ile birlikte salatalık, domates, yeşil biber, maydonoz ve bunun gibi yeme alışkanlıklar da yoktur. Alışkın olmadıkları için verseniz bile yiyemezler. Yemekleri ile birlikte zeytinyağı, sirke ve limonlu olarak hazırlanmış zeytinli bir çorban salatası yemezler. Zeytin ve zeytin yağı asırlardan beri Akdeniz ülkelerinde doğal ve sağlıklı bir şekilde kullanılmaktadır. Buna rağmen, tercüme diyetlerinde zeytin ve zeytinyağlı adına kolay kolay rastlamayız. Ancak bütün yeşil yapraklı salatalarını çeşitli ‘ağır trans yağlarla dolu salata sosları’ ile tüketirler. Ceviz, fıstık, fındık, badem gibi kuruyemişler en sağlıklı meyveler olduğu halde, tercüme diyet listelerinde kuruyemiş ve çekirdekleri yoktur.
Sayfa 112 - HayyKitapKitabı okuyor
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Tek çıkar yol: bürokrasiyi ıslah etmek ve kendimizi ta­bii bir gelişmeye terk etmek.
Reklam
Bu dünya öyle bir dünyaydı ki güneş balçıkla sıvanamaz, hiçbir gerçek sonuna kadar gizli kalamazdı.
Tractatus, "Dünya, olup biten her şeydir" diye bir önermeyle başlar ve "Üzerinde konuşulamayan konuda susmalı" diye bir önermeyle biter; bu arada Wittgenstein bir şekilde dil, mantık ve dünya arasında, basit parçaların bir araya gelip doğruları oluşturduğu, dilin doğruları resmederek anlattığı inanılmaz bir anlatım yaratır.
Sayfa 138 - Caretta KitaplarıKitabı okudu
Nefsi için yaşayan rahat yaşar. Ama sen, ey bu büyük yükü taşıyan dava adamı! Uyku ile işin ne? Rahat ile işin ne? Sıcak yatakla işin ne? Tatlı dünya malıyla işin ne? Seni bekleyen büyük vazife ve senin için hazırlanmış ağır yük için ayağa kalk! Gayret, terleme, meşakkat ve yorgunluk için davran. Uyku ve rahat vakti geçti. Bugünden itibaren artık zorlu ve yorucu uzun cihat başladı. Kalk ve bu vazife için hazırlan!
Reklam
Çok kısa sürecek bir şiir, bir rahatlama tadı çıkarılan bir anın ürünü, uykudan önce, yemekten sonra ve daha önce bedensel hazdan mutlanmış, dinlenen bir şiir bu şimdi, gün geçip gitmiş, müzik hafiflemiş ışık donmuş saatlerce yanmaktan, yatak açılmış, çöpler kararsız ve çıkarsız, öylece ve herşey sağlam evin içinde, yalnız saatler kurulmamış, masa temizlenmemiş, kırıntılar, tabaklar: zaman taşımakta mıdır sorumluluğunu hep yaşamak ve ölmek unutulduğunda ve ben olarak kimsesiz yaşandığında?
Bağımlıyı bağımsızdan ayıran temel nokta nedir? Tutku?
Bütün dünya, bütün insanlık, bu kumar bağımlısı için dörtgen çuhada eriyip yok olmuştu.
Sayfa 63 - Türkiye İş BankasıKitabı okudu
Bilginler tarafından [örneğin E. Laroche, Le Pantheon de Yazılıkaya (Yazılı-kaya Panteonu)] resimlerden, hiyeroglif sembollerden ve bir o kadar da kısmen okunabilen metinlerden ve kayalara kazınmış tanrı isimlerinden yararlanarak bu resmî geçitteki ilâhların adlarını, unvanlarını ve rollerini belirlemek için çok çaba sarf edilmiştir. Ama Hitit panteonunun da, Olimpos'taki gibi on ikiler tarafından yönetildiği açıktır, ikincil dereceli tanrılar on ikilik gruplar hâlinde düzenlenmiş ve Dünya'daki Büyük Tanrı’lar on iki gök cismiyle ilişkilendirilmiştir
Reklam
Fani zevkler zehirli bal gibiydi. Kalbi bütünüyle bağlayıp kaptırınca; baştan tatlandırır sonrasında ise dayanılmaz acılar verirdi. İnsanın yalnız çıkacağı yolculukta hiç biri yar değildi. Eğer ölüm öldürülseydi ve dünya sonsuza dek kalınacak bir yer olsaydı belki. Fakat o yaşına kadar gördüğü, mal ve mülk sahiplerinden geriye kinin, kanın ve gözyaşının kaldığıydı. Bu kadar aşikâr bir sonu boşluğa meyledemezdi. Güneşi kucaklamıştı bir kere, geceye dönemezdi.
Yine bayıldım :)
Dünya bir zulmet, yani karanlıktır, ilim ise bu zulmetin içerisinde parlayan bir nurdur.
Medine YayıncılıkKitabı okuyor
İnsanların insanlara güveni kalmayacağına, bu dünya da güvenilir bir insanın bile olmayacağına insanların inanması, insanlığın ölümü demektir. İnsanlara umut vermek iyidir de, o umudun altından kalkamamak kötüdür. Umudun ölmesi, insanın ölmesinden daha beterdir. Hani var ya, herkes gözünün önündeki bir şeyi, her an görür de hiç görmez.
YKY
Ayrıca, halk katliamı niteliğindeki ölümlerin büyük çoğunluğuna totaliter hükümetler neden oluyor: bunlar yönettikleri toplumun bütün yönlerini kontrol altına almaya çalışan komünist, Nazi, faşist, militarist ya da İslamcı rejimler. Totaliter rejimler toplam ölümlerin yüzde 82'sini oluşturan 138 milyon ölümden sorumlu ve bunların 110 milyonunun (toplamın yüzde 65'i) komünist rejimler eliyle gerçekleştiği görülüyor. İş dünyası ve kiliseler gibi bağımsız toplumsal kurumları tolere eden otokrasiler olan otoriter rejimler, 28 milyon ölümle ikinci sırada yer alıyor. Rummel'ın açık, rekabetçi, seçilmiş ve yetkileri sınırlandırılmış hükümetler olarak tanımladığı demokrasiler yaklaşık 2 milyon ölümden sorumlu (bunlar esas olarak sömürge imparatorluklarında ve dünya savaşları sırasındaki gıda ambargoları ve sivil bombardımanlarda katledilen insanlar). Eğrinin çarpıklığı Sovyetler Birliği ve Çin gibi totaliter devlerin elleri altında yüksek sayıda potansiyel kurban bulunduğunu göstermiyor. Rummel mutlak sayılar yerine yüzdelere baktığında, 20. yüzyıldaki totaliter hükümetlerin sorumlu olduğu ölümlerin ülke nüfuslarının yüzde 4'üne kadar çıktığını bildiriyor. Otoriter hükümetler için bu oran yüzde 1 Demokrasilerdeki oran ise binde dört.
İnsan kendinin de hakkını verecek bu dünya da.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.