içine bile bakmıyorsun artık. dünya, inandığın o yitik cennet değil.
‘’ Babam Cennet Bahçesini İki Buğdaya Sattı. Dünya Mülkünü 2 Arpaya Niçin Satmam Ben”
Reklam
"Peygamberimizin Dünya Gözüyle Görmediği İki Cehennemlik Sınıf"
“Cehennemlik olup da kendilerini dünya gözüyle görmediğim iki güruh vardır. Biri, yanlarında bulunan sığırkuyruğu gibi kamçılarla insanları döven zalim bir güruhtur. Diğeri ise, giyinmiş oldukları halde çıplak görünen ve diğer kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte böyleleri cennete giremeyecek ve onun kokusunu dahi alamayacaklardır. Hâlbuki onun kokusu nice uzak mesafelerden alınabilecek keyfiyettedir.” (Müslim, Cennet 52)
Kültür sayesinde deneyimin hem kendisi hatırlanabi­liyor hem de gelecek kuşaklara aktarılabiliyor. Bunun için DNA'da hiçbir değişim gerekmiyor. Değerli olan herhangi bir bilgi, sadece tek bir kişi tarafından deneyimlense dahi, insanlığın kalıcı mirasının bir parçası olabiliyor. Bu da, yazılı veya sözlü, dilin gücünü gösteriyor. Örneğin Zhang Zai'nin Batı Yazıtları'ndan devraldığımız Neo Konfüçyüs­çülük mirası şöyle diyor: “Cennet babam, Dünya ise an­nemdir, ve benim gibi küçücük bir mahluk bile aralarında kendisine sıcak bir yer bulabilir. Öyle ki, evrene doğru uza­nanı bedenim, evreni yönlendireni doğam sayarım. Her insan kardeşim, her şey yoldaşımdır.”
Karac'oğlan...
Sultan Süleyman'a kalmayan dünya Bu dağlar yerinden ayrılır bir gün Nice bin senedir çürüyen canlar Hakk'ın emri ile dirilir bir gün Ne güzel yapıldı cennet yapısı Çok aradım görünmedi kapısı Benim korktucağım Sırat Köprüsü
Bir karış dünya mülküne minnetimiz yok bizim. Biz dünyaya cennet arkadaşı bulmaya geldik.
Sayfa 136 - NesilKitabı okuyor
Reklam
Vicdanda firdevslerin kapıları açılır, dünya olur bir cennet. İçinde ruhlarımız, eder pervâz ü pervâz, olur şehbâz ü şehnaz; yelpaz namaz ü niyaz.
bende kor, bende dünya tanesi, bende rüya kalmadı sebep göstermeden cennet-i âlânın kapısına bırakın beni ağlayarak denediğim sesimin, ey kendimi bilmezliğimin yoldan çıkmalarımın, nereye gideceğimi bilmemelerimin Rabbi .... otopside çıkmıyor kalbimin yanıkları, sen çöz beni tur-i sina değilse de benimde bir dağım olmalı çattığım tüfek, yattığım yatak, arkadan yırtılmayan gömlek
Bu Akl-ı Küll pederiyle daima uzlaşmış bulunduğum için dünya gözümün önünde cennet gibidir. Bana her zaman yeni bir sûret yeni bir güzellik görünmektedir. Bu yenileşme ile usanç kalmaz.
Doğacağı dünya cennet yoksa cehennem mi?
Kuş yumurtadan çıkmak için savaş veriyor. Yumur­ta dünyadır. Doğmak isteyen, bir dünyayı yok etmek zorundadır.
Reklam
"Heyhat, bütün insanlar akıllı ve daha iyi niyetli olsaydı dünya bir cennet olurdu şimdiyse bir cehennem"
Tarihin bir anlamı vardır. Tarihe az çok yapay bir anlam bulabilir ve bu durumdan hoşnut kalabilirim. Tarih önceden belirlenmiş bir hedefe doğru yönelmiyor. Kişisel olarak ben buna inanmıyorum. Anlam, ille de Aristotelesçi ya da Hristiyan katolojisindeki telos değildir. Ne var ki, dünya tarihinin sonuna geldiğimizi sanıyorum. Kıyametimsi bir dönemde yaşıyoruz, çünkü zaman deneyimi, toplumsal bilinç, gelecek zaman düşüncesi –telos– krizde. Arkaik düşünce geçmişten kaynaklanıyor, in nihilo tempore. Ne geçmiş, ne gelecek artık bir cazibeye sahip. Bütün Mesihçi ya da cennetçi düşünceler yenilgiye uğradı: Marx'ın cenneti, kapitalizmin cenneti, Amerika'nın cenneti. Cennet ne gelecekte, ne geçmişte. Ancak "üçüncü göz"le görülebilecek olan şey, gelecek zamandır, gelecekteki bin yıldır.
Sayfa 572 - pdfKitabı okudu
Ölüm bir son değil, ölüm bir göçtür. Düşün ki kurak, çorak bir tarladır bu dünya. Ama öyle bir yere gidersin ki topraktan bin bir meyve, çiçek fışkırır. Arılar, kuşlar uçuşur. En kötü ses, bülbül sesi olsun. Dereler çağıldasın, şelaleler coşkuyla aksın. Şimdi sen bunlara öldü mü dersin? Meğerki o Cennet bağına göçenler, bu çorak tarlada yaşayanlara üzülmesin. Ki bu Cennet bağları dâhi, O’nun güzelliğinin, O’nun cemalinin yanında çorak bir toprak. Var gerisini hayal et. Hayale sığar ise.
Resim