Nefilmlerin ilk yerlesimleri
Umman Denizi'ne inen, Dünya üzerindeki ilk zeki varlıklar sonra Mezopotamya'ya doğru ilerlediler. Bataklıklar, günümüz kıyı şeridinden çok daha içerilere doğru uzanmaktaydı. Orada, bataklıkların tam kenarında, gezegenimizdeki ilk yerleşimlerini kurdular
Ben bugün bile aynı şeyi düşünüyorum, devrimci olmak zorundaydınız. Bir de karşılarında yani 1968 kuşağından gelme çok güçlü liderler vardı. Deniz Gezmiş... Bir Mahir Çayan’ın Kızıldere’ye gidip de arkadaşı için ölmesi, Sinan Cemgillerin Nurhak Dağları’na Deniz’i idamdan kurtarmak için gidip faşizme karşı savaşıp o uğurda ölmeleri…Yani bunlar gençleri böyle titreten şeylerdi. Modeller çok güçlüydü ve amaçları yaşanılır bir dünya, yaşanılır bir ülkeydi, talepleri devrimdi tabii ki.
Reklam
"Bir mahpusu dünya ile hiç alakası olmayan bir zindana kapamak ona en büyük iyiliği yapmaktır. Onu en çok yere vuran şey, hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında bulunmak, aynı zamanda ondan ne kadar uzak olduğunu bilmektir. On adım ötede en büyük hürriyetlere götüren denizi dinlemek ve sonra aradaki kalın kale duvarlarına gözleri dikerek bakmaya, denizi yalnız muhayyilede görmeye mecbur kalmak az azap mıdır?"
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Şimdi! Şimdi tam sırasıdır!
“Eğer şimdi harekete geçmezsek, özgürlüğün yüce buyruğuna uymayı; canımızı feda etmedikçe dünyanın boşluğunu doldurmak için gerekli görevi yapmayı hiçbir zaman düşleyemeyiz. Ve cezayı uygulamakla yükümlü kişilerin kendi canlarını tehlikeye atmalarının nasıl saçma olduğunu anlayabilirsiniz. Eğer şimdi harekete geçmezsek, bir daha ne hırsızlık edebiliriz, ne adam öldürebiliriz. İnsanın özgürlüğünü kanıtlayan hiçbir şey yapamayız. Yoksa sonumuz ona buna övgüler yağdırmak, onun bunun dedikodusunu yapmaktan öteye geçmez. Günlerimizi boyun eğme, uzlaşma ve korku içinde titreyerek, komşularımızın ne yaptığını merak ederek, fareler gibi yaşayarak tüketeceğiz. Ve günün birinde evleneceğiz, çocuklarımız olacak. Baba olacağız, dünyanın en kötü şeyi olacagiz.Bize kan gerek! İnsan kanı! Eğer elimizi kana bulamazsak, dünya solacak, kuruyacak. O denizcinin taze kanını akıtmalı ve o kanı can çekişen evrene, can çekişen gökyüzüne, can çekişen ormanlara ve kuruyan, can çekişen toprağa aktarmalıyız.
Sayfa 203 - epubKitabı okudu
Ve bildiğiniz gibi, dünya bomboş, anlamsız...
Sayfa 195 - epubKitabı okudu
Betimleme ve küçük ayrıntıların ustası
Ekinler başak vermişti. Memed sabah erkenden bir limonu, dalından koparmaya kıyamadan, dala ellerini uzatıp ovaladı, avuçlarını kokladı. Bahçeler, tepesinin üstünde asılı duran Gavur dağları, uzaktaki ekin tarlaları buğulanıyor, sabahın ışığı çökmüş dünya, karşıdaki denize doğru gittikçe aydınlanıyordu. Sırtlarına gün vurmuş, esen yelin kabarttığı
Yapı Kredi Yayınları
Reklam
kısacası hepimiz aynı dayanıksız sala binmişiz, hep birlikte suya gömülmek üzereyiz. gelgelelim, yükselen denizi hiç dert etmeden birbirimize sövüp saymayı, kavga etmeyi sürdürüyoruz.
severmişim meğer
Yıl 62 Mart 28 Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım akşam oluyor dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedim toprağı severmişim meğer toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen ben sürmedim Platonik biricik sevdam da buymuş meğer meğer ırmağı
Mobbing Bank Diyor ki;
Tedirgin Üşümeler Sıradanlığın parlak zamanına denk geldik Hazır düşkünlüğünün, bilgisizliğin, tembelliğin, yanlışa ve kötü niyete alkışın, ölümü gösterip sıtmaya razı edenlere teslim olanların hâkim olduğu, ne kuşağı oldukları belli olmayan bir zaman diliminden zoraki geçiyoruz Bin yıl sonrasını düşünen iyilikle, yaşadığı zamandan ne kaparım
Seninle olayım da dünya umrumda değil
Sayfa 325Kitabı okudu
Reklam
Zaten 3 günlük dünya
Bir kimseye; "Okyanusu tarif et" denildiğinde, kıyıya vuran birkaç çöpten bahsedip o muhteşem denizi görmüyorsa, detayda boğuluyor demektir. Detaycı insanlar kimi zaman nimeti azap olarak görürler.
Uyandım, baktım pırıl pırıl bir dünya Meğer ne güzel şeymiş yaşamak.
1969 Temmuzunda Apollo 11 uzay aracının kumandanı Neil Armstrong'un Dünya'ya yolladığı mesajı ilişkilendirmekten kendimizi alamıyoruz: "Houston! Burası Sükûnet Denizi. Kartal kondu!
Duvar öyküsünden
Bir mahpusu dünya ile hic alakası olmayan bir zindana kapamak ona en büyük iyiliği yapmaktır. Onu en çok yere vuran şey, hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında bulunmak, ayn zamanda ondan ne kadar uzak olduğunu bilmektir. On adım ötede en büyük hürriyetlere götüren denizi dinlemek ve sonra aradaki kalın kale duvarlarına gözleri dikerek bakmaya, denizi yalnız muhayyilede görmeye mecbur kalmak az azap mıdır? Bahçede insanın ayakucuna inerek ekmek kırıntılarını toplayan ve ayn hürriyetsiz topraklarda sağa sola adım atan bir kuşun bir kanat vuruşuyla bu duvarları aşarak serbestliklerle kucaklaşmaya gittiğini görmektense, nefes almaktan başka hürriyeti hatırlatacak hiçbir şey bulunmayan bir yerde kapanmak daha iyi değil midir?
Denizin bu değişkenliğini izliyorsunuz. Ve diyorsunuz ki, ne mene bir dünya bu deniz! Durmadan değişiyor, rengi, akıntısı, dalgası, balıkları. Ama bu değişimler için seviyorsunuz denizi. Herhangi bir denizi değil, kendi denizinizi.
Sayfa 29 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.