- 1299 yılında kurulan Osmanlı Devleti, uzun yüzyıllar boyunca dünyanın en büyük askeri ve ekonomik gücü olarak Avrupa Devletlerine karşı önemli zaferler kazanmıştır.
- Osmanlı Devleti'nin 17. Yüzyıla kadar büyük bir güç olmasının nedeni, Eğitim kurumlarında akli bilimlere birincil öncelik vermesidir.
Fakat bu yüzyıldan sonra, devlet
ABD'li Orta Doğu uzmanı Profesör Michael Gunter, 1915 olaylarının yıl dönümü olarak kabul edilen 24 Nisan'a ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Gunter, "Ermeni çeteleri, 1915 olaylarından çok önce katliama varan isyanlar düzenledi ancak Ermeniler, kendilerinin masum olduğu imajına zarar vermemek için yaptıkları kanlı saldırıları
Papa Eftim'in vefatı Türk basınında geniş çapta yer bulur. 19 Mart 1968 tarihli Milliyet gazetesi Papa Eftim'in ölümü ile ilgili bir yazısında bu büyük dava adamından şöyle bahseder:
"Yanık yüzlü, temiz yürekli, kadife bakışlı bu Orta Anadolu çocuğu Ortodoks olarak doğmuştu. Büyük din cereyanlarının çatıştığı Küçük Asya'da
1. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti'nin topraklarının üçte birine yakını tahrip olmuş ve Anadolu'da ve Trakya'da yaşayan yaklaşık on iki milyonluk nüfusunun önemli bir bölümünü kadın, çocuk, yaşlı ve savaş malulleri oluşuyordu. Kişi başına düşen milli gelir 108 Türk lirası idi. Gayri safi milli hasılanın, %67'sini tarımsal gelirler, %23'ünü hizmet sektörü gelirleri ve %10'unu ise sanayi sektörü gelirleri oluşturuyordu. Toplam nüfusun %82'si köylerde yaşıyor, halkın %90'ı okuma-yazma bilmiyor ve %80'ninden fazlası geçimini tarıma dayalı faaliyetler ile sürdürüyordu. Ülkede, sermaye birikimi, altyapı, yetişmiş işgücü elemanı ve iş deneyimine sahip olan girişimci bir kesim bulunmadığı gibi; yol ve yön gösterecek, düzenli çalışan bir bürokrasi sistemi de mevcut değildi
Sayfa 19 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
Birinci Dünya Harbinde Osmanlı Devleti yenilgiyi kabul edip de, harp boyunca Harbiye Nazırı ve Genelkurmay Başkanı olan Enver Paşa, 8.10.1918 tarihi ile ordulara ve bu arada bizim Kafkas cephemize de, «bayraklarımızı sarmak ve kılıçlarımızı kınına koymak» tebliğini gönderip veda ettiği zaman, ilk akla gelen hareket, bulunduğumuz topraklarda istiklâle ulaşmak ve yeni devletler kurmak olmuştur. Hatta, bugünkü Iğdır bölgesiyle karşısındaki bir kısım Ermenistan topraklarını içine alan bir Aras devletinin ilk teşebbüslerini hatırlarım .
Alanına yönelik ender eserlerden. Konuyla ilgili ülkemizde kapsamlı sayılabilecek tek eser. Zaten kısım kısım çokça makale varken kitap; konuyu bütünüyle ele alması açısından türünün tek örneği. Bilgileri oldukça doyurucu. Demiryoluna ek olarak Osmanlı Devleti'nin 19. yüzyılı ve 20. yüzyıl başına dair geniş siyasi-askeri ve ekonomik bilgiler içermektedir.
Ortadoğu'da, günümüzde hala tartışılan çoğu konu geçmiş olaylardan kaynaklı ve kitap çoğuna değinmektedir. Alman nüfuzunun genişleme politikası ve İngiliz çıkarlarıyla çatışması, Osmanlı'yı arada bırakmış ve taraf seçmeye zorlamıştır. Osmanlı, mecbur kalarak Almanya'ya yanaşmak zorunda kalmış ve çeşitli imtiyazlar vererek Alman nüfuzuna göz yummuştur. Fakat dünya savaşı tüm dengeleri sarsmış, büyük demiryolu projesi tamamlanamamıştır.
Sultan Mahvettin Olmayı Kim İster?
Osmanlı imparatorluğu döneminde ki toplum, İmparatorluğun büyük siyasi gücüne rağmen dünya ve insanlığın gittiği yönde akıl ve bilimin eseri başarılara dini dogmatizmi tercih ettiği için sahip olamamıştır.
Dünyanın en önemli doğal kaynaklarına sahip olmasına rağmen bu değeri koruyamamış olmasının sebebi de
Ali Kuzu / Milli Mücadele Kahramanı Din Adamları.
Yazarın 100 civarında kitabının olduğu pek çok kaynakta belirtilmesine rağmen, İstanbul'da yaşamasının dışında çok fazla bilgi yoktur.
Birinci Dünya savaşı sonrasında, Osmanlı Devleti yıkılınca topraklarımız işgal edilmeye başlamıştır. Türk milletinin hürriyet'e duyduğu Sevda onu gerekirse dağları çıkarak Milli mücadeleyi başlatmaya sevk etmişti. Çeteler, Kuvayi Milliye birlikleri düşmanı yurttan temizleyerek yeni bir devletin kuruluşuna sebep olmuşlardır. Halkımızın ikna edilmesinde milli mücadeleyi destek veren din adamlarını inceleyen yazar, dönem içerisinde yaşamış onlarca din adamını, çok sayıda kaynak tarayarak Türk milletine anlatmaktadır.
#Kitapşuuruinsanlıkşuurudur.
Ahmet Ümit okumaya Beyoğlunun En Güzel Abisi ile başlamıştım. Kitapta, İstanbul'da ranta giden güzide yerleri, toplumdan dışlanan kalbi güzel insanları, gezi parkını, hayat kadınlarının zorlu yaşamlarını, Beyoğlu ve Tarlabaşı'nın heyacanlı hayatını en derinden hissedip, kitabı bitirdiğimde ve İstanbul' da yaşamama rağmen "Bir
"Büyük Bir Devletin Doğuşu: Osmanlılar", Osmanlı İmparatorluğu'nun kökenlerini ve yükselişini kapsamlı bir şekilde ele alan önemli bir tarih kitabıdır. Yazarı tarafından titizlikle araştırılmış olan bu eser, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş döneminden itibaren gelişimini, siyasi dönüşümlerini ve genişleyen etki alanlarını derinlemesine inceler. Kitap, Osmanlı Devleti'nin temellerini atan Osman Gazi'den başlayarak, Orhan Gazi'nin dönemindeki fetihleri ve İstanbul'un fethi gibi önemli kilometre taşlarını detaylı bir şekilde ele alır.
Yazar, Osmanlıların siyasi organizasyonunu, askeri stratejilerini ve sosyal yapılarını analiz ederken, imparatorluğun farklı dönemlerindeki iç ve dış politikalarını da açıklar. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu'nun farklı kültürel gruplar üzerindeki etkilerini ve bu gruplarla olan ilişkilerini de detaylı bir şekilde inceler. Kitap, Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselişini etkileyen ekonomik faktörlerden dini dinamiklere kadar geniş bir yelpazede konulara değinir.
"Büyük Bir Devletin Doğuşu: Osmanlılar", tarihe ilgi duyan herkes için değerli bir kaynak olmanın ötesinde, Osmanlı İmparatorluğu'nun karmaşık tarihini anlamak isteyenler için bir başvuru noktasıdır. Zengin içeriği, akıcı üslubu ve detaylı araştırmasıyla, Osmanlı İmparatorluğu'nun dünya tarihindeki önemini ve etkisini anlamak için vazgeçilmez bir okuma sunar. Bu kitap, tarihsel bir dönemin derinlemesine analiziyle, okuyuculara Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselişini ve düşüşünü anlama fırsatı sunar.
Fatih Sultan Mehmed Han, devletin daha evvel içine düştüğü birtakım tehlike ve hataları değerlendirip «Fâtih Kânunnâmeleri» denilen ka- nunnâmeleri hazırladı. Lakin sanılmamalıdır ki bunlar, onun veya o devirdeki ricâlin şahsî düşüncelerini aksettirir. Asla!..
Devlet idaresine dair pek çok kâide ihtiva eden bu kanunnâmelerde günümüze kadar
"Milletimiz küçük bir aşiretten bir imparatorluk var etti ve bunu, altı yüzyıldan beri büyük bir olgunlukla ve yücelikle devam ettirdi. Böyle bir durum yalnız kılıç gücü ile var olamazdı. Dünya bilmektedir ki, Osmanlı Devleti çok geniş olan ülkesinde bir sınırından diğer sınırına ordusunu olağanüstü hızla ve bütünüyle donanmış olarak naklederdi ve bu orduyu aylarca ve belki de yıllarca güzelce besler ve yönetirdi. Böyle bir hareket yalnız ordu teşkilatının değil, bütün yönetim şubelerinin olağanüstü mükemmelliğini gösterir… Hiçbir millet, milletimizden fazla yabancı unsurların inanç ve geleneklerine saygı göstermemiştir. Hatta denilebilir ki, diğer dinlere, başkalarının dinine ve milliyetine saygı gösteren tek millet bizim milletimizdir… Fatih İstanbul'da bulduğu dini ve milli teşkilatı olduğu gibi bıraktı. Tekrar ediyorum, aleyhimizde ortaya çıkarılan düşünceler yanlıştır. Bu konuyu yalnız Batı'ya değil, hatta vatandaşlarımıza da önemli bir şekilde duyurmak gereğini hissediyorum. Milletin tarihini okumamış veya milli duygudan yoksun kalmış olması gereken bazı kişiler, yabancıların aleyhimizde söyledikleri suçlamaları reddetmedikleri gibi vatanlarını suçlu görmekten çekinmiyorlar. Hâlâ bugün, Sultani okulunun salonlarını aleyhimizde konferans verdirmek için yabancılara açık bulunduranlar var, bu gibilere lanet…"
....
Siyasi İslam’ın Atası: Osmanlı Uleması
Yalnız Olan Yozlaşır
Sizce neden yozlaşan inançlar dünyanın her yerinde aynı etiklere sebep oluyor? Aslında anlaşılması güç değil, güç yozlaştırır. Şimdilik dünyayı bırakalım da son günlerde özellikle de sosyal medya fenomenleri sayesinde tekrardan alevlenen “Siyasal İslam” tartışmalarının özüne