"Hepsi İngilizce konuşuyor. Bu İngilizcenin pençesinden kurtuluş yok. Dünya yakında tek lisan konuşacak!" diye söylendi.
Ahmet Hoca "Umarım ben görmem. Eskisiyle yenisiyle Türkçe dünyanın en güzel lisanlarından biri," dedi.
Neden alim yetiştiremiyoruz?
Prof.Dr. Mehmet Akif Koç’un konuşmasından geniş bir özet sunuyoruz:
Hicri ilk üç asırda ne zaman ne gerekmişse ulema onu görmüş ihtiyacı karşılama teşebbüsüne girişmişler. Mesela Hicri dördüncü asırda İbn-i Nedim’in fihristiyle karşılaşıyoruz, daha önce yok. Dört asır boyunca bütün alanlarda ilim kaleme alınmış,
Seride, en sevdiğim film hep Ateş Kadehi olmuştur.
Filmleri defalarca izlemişimdir ama birçok kişi tarafından filmlerin kitabı çok iyi yansıttığı söylendiği için kitabın bu kadar farklı olacağını düşünmezdim. Filmleri izlerken hiç sormadığım soruları kitapta sormaya başladım ve sonunun gelmesini heyecanla beklerken bir yandan da bitmemesi için
SAZIN POLONYA’DAKİ TEZENESİ; PETRA NACHTMANOVA
İlk defa ismine işten yorgun döndüğüm bir akşam, “Bu akşam bir belgesel izleyeyim” dememle rastladım Petra Nachtmanova’nın.
Stephan Talneau’nun saz müziği konulu Arte ZDF belgesel filmiyle karşıma çıktı. Saz, hem en sevdiğim ve bir türlü çalmayı beceremediğim bir enstrümandı hem de Polonyalı bir
Yazıma başlamadan önce Türkçe konusunda hassas ve dikkatli olan herkese en derin sevgi ve selamlarımı sunarım.
Güzel Türkçe’mizde günlük konuşma ve yazmada yapılan bariz hatalara geçmeden önce yaptığımız Türkçe öğretmenlik mesleğinin kutsiyetini ifade eden üstadlarımızdan birkaç söz ile başlamak istiyorum. Onlar ki hayatlarını bu dilin
Lev Tolstoy
Henri Troyat, dünyada biyografi yazarlarının büyük ustası. Lev Tolstoy ile ilgili biyografisi. 2010’da ilk baskısı yapılan kitabı, İletişim yayınları yayımladı. Eser Fransız kültür Bakanlığı’nın katkıları ile yayımlanmıştır. Bin sahifelik bu azametli büyük
Dr. Sagan Ramtha'yı onaylamadı. O medyumluk olgusuna bir an için açık olmuş olabilir, ama Dünyevi tekniklerle onu kanıtlayamayınca bu fikre kendini kapattı. O bu sürecin ne kadar kusurlu, güvenilmez, gayri-bilimsel ve belki de uydurma olduğunun bir örneği olarak Ramtha'nın medyumu J. Z. Knight'ı kullandı. Yine, ben kendisiyle aynı fikirde değilim, ve Dr. Sagan'ın esas iddialarıyla ilgili fikirlerimi sunmadan önce bu konu hakkında konuşmak istiyorum. Dr. Sagan in Bayan Knight ile kişisel olarak görüştüğünü sanmıyorum. Onun Cin-Çarpmış Dünya adlı kitabında sorduğu sorulara J. Z. bir süre önce yanıt verdi. Dr. Sagan, Ramtha Dünya'da yaşarken İngilizce konuşmadığı halde, nasıl oluyor da bu 50.000 yaşındaki varlığın şimdi aksanlı bir Ingilizce konuştuğunu soruyordu. Hem bu ne aksanıydı? O nereden geliyordu? Dr. Sagan başka sorular da sorarak, okuru Knight'in çalışmasının büyük olasılıkla bir gösteri olduğu sonucuna yönlendiriyordu.
Doğrusu, bu gerçekten de iyi bir soruydu! İşte size -Sagan tarzında deneysel kanıta önem veren bir yanıt olmasa da- benim gerçeğimi yansıtan bir yanıt. Önce (Carl'a ve size) bir soru soracağım: Neden medyum kanalıyla, İngiliz diliyle bilgi veren varlıkların hemen hepsi aynı aksanla konuşuyor? Onlar birbirlerini hiç tanımasalar bile, hepsi aynı, insana komik-gelen bir İskoç aksanıyla konuşuyor. Neden? Onlar kuzey Amerika'da, Avustralya'da, İngiltere'de ya da Güney Afrika'da ortaya çıksalar da, neden o bölgelere has olmayan, aynı tipik "celse" aksanıyla konuşuyorlar?
Canım Aliye, ruhum Filiz; Sabahattin Ali'nin rşine ve kızına yazdığı mektupların derlendiği, ancak karşılıklarının yer almadığı bir kitap. Bu açıdan zaten Sabahattin Ali'nin duygularını ve düşüncelerini okuma şansımız oluyorsa da, söylediklerini neye yönelik seçtiğini anlamak, mektupların muhataplarını tanımak mümkün değil. İster istemez
Mısır'daki Mültecilerin Türkiye'ye Gelişleri
Tasvir Gazetesi sahibi ve başyazarı Ziyad Ebüzziya'nın yardımı ve tavassutu ile Mısır'a götürülen Türklerin durumları hiç de iç açıcı, olmadığı anlaşılacağı üzere malumdu. Mısır'da özellikle yüksek münevver olarak, benden başka Celil İskender, Latif Elsever, Süleyman Tekiner,
Amerikalıların Zihniyeti
Almanlar teslim olduktan sonra Japonlar teslim olmuyorlardı ve İkinci Dünya harbi Pasifik'te devam ediyordu. Fakat, Nagazaki ile Hiroşima'ya atılan atom bombası Japonları da teslime mecbur kılmıştı. Amerikan işgâl ordusunun o günlerdeki kumandanı meşhur MC. Arthur'du ve karargahını Tokyo'da kurmuştu.
Soru şu: Dünya, küreselleşme olgusuyla birlikte yeniden efsanedeki Babil Kulesi sürecine mi giriyor ?
Sorunun açık olması için, efsaneyi anımsayalım: Tanrı başlangıçta insanlara tek bir dil vermiş; herkes aynı dili konuşuyor, birbirini anlayabiliyormuş. Gel zaman git zaman, kendilerini gitgide daha kusur
suz bulan insanlar, başlamışlar tanrıyla yarışmaya. Ona yaklaşırcasına yükselen bir de kulekent inşa etmişler, Babil Kulesi adında.
Ne var ki insanların gizli duygusu tanrının gözünden kaçmıyormuş. En öfkelendiği şey, kendisiyle yarışılmasıymış üstelik. Kule yükselirken onun da kafası iyice kızmış ve elinin tersiyle yıkıvermiş kuleyi, insanları bölük bölük yeryüzüne dağıtmış. O vakit bu vakit insan toplulukları farklı diller konuşur, birbirini anlamakta zorluk çekermiş...
Şimdi deniliyor ki, süreç yeniden tersine döndü: Küreselleşme, insanları ister istemez bir ortak dile götürecek, götürüyor. İngilizce şimdiden dünya dili. Diğer diller, en zayıflarından başlayarak, hızla ölüp gitmeye yazgılı.
İnanmak ya da reddetmek, işte bütün mesele bu! Farklı kişilik örneklerine değinilmesinin yanı sıra baba-oğul, iki erkek arkadaş, iki erkek kardeş, kız-erkek arkadaş ve hoşlantı durumlarında kişilerin hangi olay karşısında ne yaptığı da açıkça gösteriliyor. Ama en çok ilgi çekeni Bazarov ve Arkady adında iki dostun yaşamları ve bunların babalarıyla olan ilişkileri. Kapaktaki ayakta duran iki genç bunlar, elini önünde oturan yaşlı adamın omuzuna koyan genç Arkady olmalı ve önündeki de babası. Bazarov'un önünde oturan kişi ise kitabın neresinde olduğunuza göre değişiyor: Arkady'nin amcasına da, Bazarov'un babasına da benzetilebiliyor bu şahıs. Rusya'nın burjuva sınıfı insanları arasında geçiyor genellikle ve okumuş olanların çoğu Fransızca, Almanca, İngilizce, Latince gibi dilleri biliyor hatta bazı terimlere de hakimler. Ancak dünya zenginlerin etrafında dönüyormuş gibi anlatım dışında çok güzel kitap derken, bu kitaptaki başrol olan genç bir burjuva oğlan, köylülerle, işçilerle, halkla konuşuyor, onlara 'öğretmeye, fark ettirmeye' çalışıyor.
Babalar ve OğullarIvan Turgenyev · Bordo Siyah Yayınları · 201244,3bin okunma
İş çıkışı eve yürüyerek giden Doktor İrem, köşeyi döner dönmez çarptığı kişiyi ancak yere düştüğünde görebildi. Sonrasında ise çığlık çığlığa karakola koştu. Çarptığı kişi uzun sakallı, uzun saçlı, döküntü giysileri olan biriydi. Ancak o da kendini karakolda bulmuştu üstelik iyi niyetinin kurbanı olarak.
.
Komiser Celal haklı nedenlerde kadını