Rekabet kavramı bir çok yönüyle gündelik hayatımızın içerisinde yer edinmiş, hepimiz için önemli bir kavramdır. Tabii söz konusu olan alan iş dünyası ve profesyonel hayat olunca konu daha da çetrefilli bir hale geliyor. 90’lı yılların sonunda yeni bir çağın başlangıcında değişen paradigmalar ışığında o dönem kitabı okuduğumda çok farklı ve değişik bir dünya vardı hayalimizde. Uzun yıllar sonra bugünün dünyasında baktığım zaman o günlerde çok uzak gelen değişimler çok basit ve önemsiz kalmış durumda. 21. Yüzyıl gerçekten de kendinden önceki hiç bir şeye benzemiyor, yıkılmaz gibi görünen dev kaleleri (şirket, devlet, toplum veya başka bir konudaki paradigmalar olabilir) unutturması çok kısa bir anını alıyor. Dünyamız adete gelişim ve değişim içinde felaketten felakete koşuyor, bizlerse aciz bir şekilde olan biteni anlamaya çalışıyoruz. Tam anlayacak gibi olurken tekrardan başa dönüyoruz ve bu kısır döngüyü kıramıyoruz. Özellikle genç arkadaşların okuyup kendi kişisel yol haritaları için faydalanmalarını tavsiye ederim.
Rekabet ÜstüEdward De Bono · Remzi Kitabevi · 20116 okunma
"Dünyamız kokuşuyor. Savaşları unutma. Belki şu anda bir uçak havalandı. Kayıyor... Yaklaşıyor... Bir el uzandı... Uzanacak. Çoluk, çocuğuyla uyuyan bir ulusun üzerinde. Bombalar."
Rüya, arka plandaki duygu dünyamızla bilince teslim olmuş dünyamız arasında bir köprü görevi görüyor: Ayırdına varmamak için direndiğimiz bazı şeyleri rüyalar sayesinde fark edebiliyoruz. Freud'un iddiasına göre hiçbir rüya tamamen anlamsız olmadığı gibi her rüya da bütünüyle, var olan ruhsal bir eylemden haber vermiyor ya da belirli bir anlam içeriyordur. Yine de rüyalar, her ne kadar daha yüksek, tanrısal, insan dışı bir arzunun tebliği olmasa da çoğu zaman insanın en derin, en gizli istencinin tebliği niteliğindedir.
“Zaten biz acı çeken ölümlüler ayaklarımızı
mutluluğun üzerine hiç tamamen basamadık.
Her seferinde acı bir keder neşemizi kaçırır.”
-Rodoslu Apollonios
1. Giriş:
Bu yazı direkt olarak bir inceleme yazısı değildir. Antik Çağ’ın önemli yapıtlarından Argonautika hakkında bir akademik makale çalışmasıdır. Ve elbette yalnızca kitap hakkında
Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/CrgXw0utE9i
Nasıl yani? Artık herkesin okuduğu Stefan Zweig'ı ve Satranç kitabını hayatımda ilk kez mi okudum?!
Bu incelemenin altına yazılan her yoruma karşılık olarak her yaşa uygun harika kitaplar önerdim.
"Travma" sözcüğü yaralanma anlamına gelir. Bu anlamıyla, tıp alanında kemik ya da doku (örneğin kafatası ya da beyin travması) hasarlarını içeren fiziksel yaralanmaları tarif etmek için kullanılır. Ruhsal ve duygusal alanda ise; algılama, hissetme, düşünme, hafıza ya da hayal kurma gibi süreçler belli dönemlerde
ya da uzun vadede,
“José Mauro De Vasconcelos” “Güneşi Uyandıralım” kitabı ile tekrar karşımıza “Zeze” karakterini çıkarıyor. Zeze yine bildiğimiz Zeze… Devasa bir hayal gücü... (Hayal gücü o kadar yüksek ki bazen hayal ettikleri şeyleri okurken karıştırabiliyorsunuz.) Yine hüzünlü bir Zeze… Yine yaşamdan bıkmış bir Zeze… Ve yine umut dolu bir Zeze… “Şeker
‘’Hiçbir ütopya, toplumun bütün bireylerine sonsuza dek tatmin sağlayamaz. Maddi şartları iyileşen insanlık, gözünü daha yükseklere diker, bir zamanlar rüyasında bile göremeyeceği güç ve mülke burun kıvırmaya başlar. Dış dünya onlara her şeyi sunmuş olsa bile, insanların akıllarındaki sorular ve kalplerindeki özlem susmak bilmez.’’ (s.