Dünyanın sonunun geldiğini ne kolay düşünür insan değil mi? Sanki hemen kapımızda bekleyen ve gelmesi her an muhtemel bir son varmış gibi. Sonsuzluğu hayal edemediğimiz için başımıza neler geldiğini düşündün mü hiç? Sonsuzluğu anlayamıyoruz. Çünkü bizim teker teker yaşadığımız hayatlar bitiyor. O yüzden zannediyoruz ki hayat bir gün toptan bitecek. Hayır! Bizim sonlanıp duran kısacık hayatlarımız sonsuzluğu besliyor. Biz öldükçe sonsuzluk devam edecek.
Sen hiç kendi hayatında dünyanın sonunun geldiğini hissettin mi? Bitti dediğin oldu mu?
İşkence görürken... dünyanın sonunun geldiğini düşünmüyor insan. Sadece bu işkencenin bir sonu olacağını düşünüyor.Bir gün biteceğini. En azından ölünebileceğini ve o an biteceğini. Biz bunu dünyanın sonu olarak göremeyecek bir inancın peşindeyiz Şahbaz... Bilmiyor musun? Biz öldükçe, biz yaralandıkça dünyanın sonu gelmeyecek ki... tüm acıları bunun için çekerken, acının eşiğinde nasıl dünyanın sonunun geldiğini düşünür insan. Karamsarlık ihanettir.
Dünyada her güzel şey, renkli balonlar gibi neşeyle oradan oraya salınırken hayatın dikenlerinden birine değip yok olmak zorunda mı? Birini sevmek, onunla mutlu olmak neden bu kadar imkânsız? Kendini dünyanın geri kalanından ayrı bir yere koyup birbirini seven iki insanın bir arada durabilmesi, neden bu iki insan dışındaki her şeye bağlı? Hayat ne güzel âşık olunca hâlbuki her şey nasıl ışıl ışıl, nasıl rengârenk. İnsan, değil sevmenin, dünyanın sonu gelmeyecek sanıyor sevince. Âşık olup vuslat olmayınca ne zor, ne fena ama. Bir başına, damla damla eriyen bir kardan adam gibi eksilirken onun artık başka tepelere yağacağını bilmek ne büyük işkence.
- Dünyanın sonu gelmeyecek. Sadece insanlık sona erecek; o da kendi eliyle.
- Ne farkeder ki? Her canlı bir şekilde tasavvur eder dünyayı ve öldüğü zaman dünyası da kendisiyle birlikte ölür.
— Dünyanın sonu gelmeyecek. Sadece insanlık sona erecek; o da kendi eliyle.
— Ne fark eder ki? Her canlı bir şekilde tasavvur eder dünyayı ve öldüğü zaman dünyası da kendisiyle birlikte ölür.
Artık dünyanın neresinde bir çocuk ölürse orası Gazze’dir. Bir çocuk sıtmayla,tüberkülozla,yüksek ateşle ve daha bilmem hangi hastalıkla ölürse ölsün,öldüğü yer neresi olursa olsun,biz oraya Gazze diyeceğiz. Duvarların çepeçevre sardığı bir ölüm kampına dönüştürülen Gazze’de, çocuklar ölmeye devam ettiği sürece hiçbir masal tamamlanamayacak, hiçbir çocuk şarkısı melodisini bulamayacak, hiçbir oyunun sonu gelmeyecek, hiçbir top zıplamayacak, hiçbir tebeşir tahtaya yazmayacak.
-Dünyanın sonu gelmeyecek. Sadece insanlık sona erecek; o da kendi eliyle.
-Ne fark eder ki! Her canlı bir şekilde tasavvur eder dünyayı ve öldüğü zaman dünyası da kendisiyle birlikte ölür.
tibi.
Türkçe'deki kelimelerin ilk anlamlarının pek de geçerli olmadığı bir yüzyılda piçler, babaları bilinmeyenler değil, babalarına ihanet edenlerdir. Babalarına ve annelerine. Piçlerin ebeveynleri doğal ölümle ayrılmazlar. Katillerinin adı üzüntüdür. (Piç/ sayfa:14)
Böyledir işte yaşam ihanetlerle dolu ölümlerle geçer. Herkes illa katil olur
Dünyada her güzel şey, renkli balonlar gibi neşeyle oradan oraya salınırken hayatın dikenlerinden birine değip yok olmak zorunda mı? Birini sevmek, onunla mutlu olmak neden bu kadar imkânsız? Kendini dünyanın geri kalanından ayrı bir yere koyup birbirini seven iki insanın bir arada durabilmesi, neden bu iki insan dışındaki her şeye bağlı? Hayat ne güzel âşık olunca hâlbuki her şey nasıl ışıl ışıl, nasıl rengârenk. İnsan, değil sevmenin, dünyanın sonu gelmeyecek sanıyor sevince. Âşık olup vuslat olmayınca ne zor, ne fena ama. Bir başına, damla damla eriyen bir kardan adam gibi eksilirken onun artık başka tepelere yağacağını bilmek ne büyük işkence.