Bir mahalle düşünün, mahalledeki bir sokağı ve o sokakta yaşayan insanları düşünün, içinizden biri. Tanımıyoruz onları ama aramızdalar. Biz var olurken onlar tükeniyor, belki de biz var olalım diye onlar böyle tükeniyor. Öyle bir kitap işte. Tükenmeye mahkum insanlar. Zafer hocamın ilk kitabı, kalemine kuvvet, kalbine sağlık.
Kitabı okudum ya şimdi, bir daha okumak geliyor içimden, çünkü insanın kendine raslaması, olağan bir durum değil artık bu zaman diliminde.
TükenişZafer Çarboğa · Bir Kitap Yayınevi · 202035 okunma
“Baktığını gören gözlere kurbanlar keseyim demiş Zarifoğlu. Ne demek istemiş hacı abi?”
“Belli işte. Baktığını gören gözlere kurbanlar keseyim...”
“Ha ha. Zekice. Göremiyoruz demek ki abi, baktığımızı göremiyoruz demek.”
“Belki de şeydir moruk, sen ona bakıyorsun, senin baktığını o görürse yani senin kendisine baktığını görürse... nasıl?”
“Ya Mehmet, sen karizmatik adamsın falan ama biraz malsın ya...”
“Geçen gün de sen aslında çok duygulu bi herifsin be abi demiştin Faruk’um ne iş, karar ver...”
“Duygulu bi malsın.”
Güldüler
Kahkahalarla güldüler.
Çiğdemin eli, Mehmet’in serçe parmağına değdi...
Hikâyem, bu yazılan hikâyeyele o kadar aynı ki, Bursa Tayyare Kültür merkezin arka bahçesinde otururken, etrafıma bir bakındım. Çünkü o an Mehmet oldum, babasını babam bilmeye başladım o derece. Benim için Güray Süngü eserleri bir kaçış yoludur, bir silkinme, durup düşünme ama hem durmadan düşünmedir. Benim serçe parmağıma kimin eli değdi Faruk?