_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
Dünyayı terk edebilirsin. Aynı olacaksın. Sen yine aynı dünyayı yaratacaksın çünkü sen zihninde aynı kalıba sahipsin. Bu dünyayı terketme meselesi değildir, Bu Zihni değiştirme, zihinden vazgeçme meselesidir. Meditasyonun olduğu şey de budur.
Sayfa 186Kitabı okudu
Reklam
Medeniyet ve Sömürgecilik:
Batı Avrupalılar 19. yy'ın başında önemli bir güç elde ettiler. Güç kazandılar, güçlü duruma geldiler. Güçlü duruma geldikten sonra yavaş yavaş bütün dünyayı istila etmeye meylettiler. Daha öncesinde, 19. yy'a gelmeden önce, Güney ve Kuzey Amerika'yı zaten işgal etmişler, sömürgeleştirmişlerdi. Bilindiği gibi Kuzey Amerika'nın, Meksika'yı bir kenara bırakacak olursanız, neredeyse tamamı İngilizce konuşur ve Protestan'dır; Kanada'nın, Fransızca konuşan Quebec isimli küçük bir bölgesi hariç, neredeyse tamamı İngilizce konuşur ve Protestan'dır. Buna karşı Güney Amerika söz konusu olduğunda her yer İspanyolca ve Portekizce konuşur ve Katolik'tir. Hâlbuki, 1600'lerden geriye giderseniz bu bölgelerde bir kişi bile İspanyolca, Portekizce veya İngilizce bilmezdi; bir tane bile Hristiyan mevcut değildi. Yani sömürgeleştirme dediğimiz hadise, kısaca etnik temizlikten başlayarak, insanların dini ve dilini değiştirme süreci olarak tahakkuk etmiştir.
Sayfa 21 - Endülüs YayınlarıKitabı okudu
Bugün ülke insanı olarak en önemli meselemizin ahlak meselesi olduğunu ifade etmek, abartı olmayacaktır sanırım. Ahlak her geçen gün biraz daha hayatımızdan uzaklaşıyor, bir takım ritüellerin dışında bir şey ifade etmiyor. Ahlâkımızla beraber insanî varlığımız da ağır bir imtihandan geçiyor. Her geçen gün daha fazla hissettiği miz ahlaklı insan, itimat edilecek insan eksikliği, aslında yaşadığımızın ahlak krizi olduğunun göstergesi. Çürüyen ve kokuşan bir dünyada ahlaki bir duruş nasıl sergilenecek? Maddi dünyayı kurtarma duygusunun insanları “madde bağımlısı’ haline getirdiği, adalet duygusunun zedelendiği, ilkeler üzerinden konuşmanın anlamını yitirdiği, sahip olma adına deri değiştirme süreçlerinin hızlandığı, faydacı ve hazcı bir anlayışın toplumu çepeçevre kuşattığı, yağcılığın ve dalkavukluğun rağbet gördüğü bir durum, ahlaksızlığın getirdiği nokta değil midir? Ahlaki değerlerin yerini çıkarlar ve fiyatlar almışsa, ahlâk telâkkilerimizi yeni baştan ele alıp tartışmamız ve tanimlamamız gerekecek.
Resim