Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
...Bu sırada Van Gogh çoktan dünyevi aşka olan inancını bırakıp Tanrı sevgisine dönmüştü.
Küreselleşme öncesi zamanlardan miras kalmış, halen ayakta duran siyasi kuruluşlar dünyevi dayanışmaların yeni gerçekliğiyle başa çıkmakta apaçık yetersiz kalıyor. İktidar sahibi ama açıkça ve kendini bilerek siyaset dışı duran kuvvetlerin durmaksızın artan güçlerine uyum gösterebilecek kadar güçlü siyasi araçlarsa çoğunlukla yokluklarıyla göze çarpıyor. Yerleşik siyasi kurumların kontrolünden sistemli biçimde kaçan ve bütünüyle küresel olarak tanınan kuvvetlerin (sermaye ve finans, emtia piyasası, enformasyon, suç mafyaları, uyuşturucu trafiği, terör ve silah ticareti gibi) hepsi birbirinin aynı. Başka açılardan ne kadar çeşitlilik gösterirlerse göstersinler hepsi azimle, kurnazlıkla ve dirayetle -hiçbir etkili (ne zorlu, ne geçirimsiz ne de geçilmez) engelle karşılaşmadan- bölgesel olarak dayatılan kısıtlamaları, sıkı kontrol edilen devletlerarası sınırları ve yerel (devlet destekli) kanunnameleri yok sayıyor ya da düpedüz ihlal ediyorlar.
Reklam
O’nun aile yapısında;
Bugün müslüman yuvalarını da darmadağın etmeye başlayan sayısız kuruntular değil, olur olmaz beklentiler değil, uhrevî ambalajlara saklanmış dünyevî hırslar ve endişeler değil, ancak Allah’a karşı rıza vardı. Birbirinden hak üzere râzı oluş vardı. Ruhları huzur ve sürûr ile müzeyyen kılan bir takvâ, yuvaların temel harcını oluşturuyordu. Babalar evlerde yıkılmaz bir direk gibiydi. Anneler de aslan yürekli evlâtlara bir kucak idi. Evlâtlar da ancak göz nûru yiğitler olarak yetişiyorlardı.
dua bir ibadettir. Abd, kendi aczini ve fakrını dua ile ilân eder. Zahirî maksadlar ise; o duanın ve o ibadet-i duaiyenin vakitleridir, hakikî faideleri değil. İbadetin faidesi, âhirete bakar. Dünyevî maksadlar hasıl olmazsa, "O dua kabul olmadı" denilmez. Belki "Daha duanın vakti bitmedi" denilir. Mektubat - 301
"Baxter'ın görüşüne göre, dünyevi mallar ile ilgili kaygılar, "insanın her zaman üstünden atabileceği ince bir palto gibi" yalnızca azizlerin omuzlarında durmalıdır. Fakat kader, bu paltodan demir bir kafesin oluşmasına hükmetmiştir".
Sayfa 158
"Puritan, meslek sahibi olmak istedi- biz, öyle olmak zorundayız. Çünkü asketizm manastır hücrelerinden meslek yaşamına taşınınca ve dünyevi ahlaka egemen olmaya başlayınca, kendi açısından, çağdaş ekonomik düzenin teknik ve ekonomik varsayımları üzerine kurulu mekanik-makina üretimine bağlı büyük evrenin kurulmasına yardımcı oldu; bu evren bugün, bu mekanizma içine doğmuş olan bütün bireylerin yalnız doğrudan doğruya ekonomik kazanç ile ilişkili olanlarını değil yaşam biçimlerini büyük bir güçlülükle belirledi ve belirlemeye de devam edecektir."
Sayfa 158
Reklam
Görmüyor musun ki, mecazî aşklarda yüzde doksan dokuzu, mâşukundan şikayet eder. Çünkü, Samed âyinesi olan bâtın-ı kalble sanem-misal dünyevî mahbuplara perestiş etmek, o mahbupların nazarında sakildir ve istiskal eder, reddeder. Zira, fıtrat, fıtrî ve layık olmayan şeyi reddeder, atar.
İmam Mansur Dönemi 2
1784'te Çeçenistan'a dönen Uşurma, karizmatik kişiliği, dini ve dünyevi bilgisinin de fazlalığından istifade ederek Çeçen beylerinin nüfuzunu aşarak Çeçenleri birleştiren bir isim olarak sahneye çıktı. Çeçenistan'ı o dönem ilk kez birleştiren ve bu nedenle Çeçenistan'ın ilk lideri olarak anılan Uşurma'Mansur' ismini alarak tarihe İmam Mansur olarak geçti.
260 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Aslında roman diye başladım ama roman denmeyecek kadar şiirsel bir dille yazılmış, yazarın çocukluğundan beri içinde bulunduğu durumlara karşı yakarışlarının bulunduğu, bu duyguların felsefe ve tasavvuf ile harmanlanarak bize aktarıldığı oldukça ağır ama bir o kadar da insanı içine çeken bir kitaptı. Başlarda biraz sıkıldığım doğrudur çünkü kitabın amacını ve bizlere ne anlatmak istediğini tam olarak anlayamamıştım. Kitabı elinize aldıktan sonra dış dünyayla bağınızı koparıp öyle okumanızı tavsiye ederim çünkü bir yandan okuyup bir yandan da kendinizi sorgulamanızı, duygu ve düşüncelerinizi ince bir elekten geçirmenizi sağlayacak kadar derinlere indiren bir konusu var. Giriş gelişme ve sonuç olarak insan hayatını ele alan bu kitapta yer yer kendinizi acımasızca eleştirecek ve bazen de dünyevi olana duyduğunuz aşkın yetersiz kaldığını hissedeceksiniz. İnanç meselesi diyemiyorum çünkü okurken bunun inanmak veya inanmamakla alakası olmadığını anlayıp yalnızca bu dünyaya geçici bir şey olarak geldiğinizi düşünebilirsiniz. ve belki de şimdiye inandığınız doğrular bile değişebilir
Dilek E.D
Dilek E.D
Yusef Masadow
Yusef Masadow
İçimdeki Kenan Ülkesi
İçimdeki Kenan ÜlkesiYusef Masadow · Karina Yayınevi · 202414 okunma
Kadınların “ciddî hürmet ve muhabbet” duygularının gereği olan tesettür
Kadın ve erkek ortasında gayet esaslı ve şiddetli münasebet, muhabbet ve alâka; yalnız dünyevî hayatın ihtiyacından ileri gelmiyor. Evet, bir kadın, kocasına yalnız hayat-ı dünyeviyeye mahsus bir refika-i hayat değildir. Belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayattır. Madem hayat-ı ebediyede dahi kocasına refika-i hayattır, elbette ebedî arkadaşı ve dostu olan kocasının nazarından gayrı başkasının nazarını kendi mehasinine celbetmemek ve onu darıltmamak ve kıskandırmamak lâzım gelir.
Lem'alar / Büyük Boy Sırtı Deri
Lem'alar / Büyük Boy Sırtı Deri
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Reklam
Ama riske girmemek akıllıcadır. Halbuki insanın riske girmeden kaybetmesi müthiş kolay olsa da riske girerek, her ne kadar çok şey kaybetse bile güçlükle ve her halükarda asla bir hiçmiş gibi kolayca ve topyekun kaybetmediği şey - kendisidir. Zira yanlış riske girmiş isem, hayat bunun ceremesini çekmekte bana elbette yardım eder? Ve üstüne üstlük bir de en yüksek anlamda riske girmezsem, tüm dünyevi avantajları namertçe kazanırım - ve kendimi yitiririm!
Bir yere takılıp düştüğümüzde, buna bir musibet deriz de, orada takılıp düşmekle biraz ileride büyük bir tehlikeden kurtulmuş olma ihtimalini akla getirmeyiz. Çekilen dünyevi sıkıntıların esasında birer nimet olduğunu çoğu zaman yıllar sonra anlarız.
Zâhir-Bâtın TesellisiKitabı okuyor
Dünyevî hayat bir rüyadır. Ölüm ânıysa rüyadan uyanma ânıdır. İşte bu itibarla da ölüm diye bir şey yoktur.
Sayfa 203 - Ötüken NeşriyatKitabı okuyor
Başka bir unsur daha var. Holokost'un benzersizliği iddiası aslında Yahudiliğin benzersiz olduğu iddiasıdır. Yahudilerin çile çekmiş olması değil, çileyi çekenin Yahudiler olması Holokost'u benzersiz kılmaktadır. Ya da: Holokost özeldir, çünkü Yahudiler özeldir. Bu nedenle Yahudi Ilahiyat Fakültesi dekani Ismar Schorsch, Holokost'un benzersizliği iddiasını “seçilmişliğin tatsız bir dünyevi versiyonu" olarak görüp alaya almaktadır. Elie Wiesel'in de Yahudilerin benzersizliğini, Holokost'un benzersizliği kadar ateşli bir şekil de savunduğunu eklemeliyiz. "Bizim her şeyimiz farklıdır." Yahudiler, "ontolojik olarak" olağanüstüdürler." Yahudi olmayanların, Yahudilere karşı duydukları sonu gelmez nefretin doruğa çıktığı Holokost, sadece Yahudilerin çektikleri çileleri benzersiz kılmamış aynı zamanda Yahudilerin benzersizliğini de tasdik etmiştir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.