..Biz insanlar, doğamız gereği ölümlü yaratıklar olmamıza rağmen,ölümün kovanına çomak sokmadan duramayız.Bu bizim için adeta bir onur meselesidir ;Mücadele etmeden teslim olsak ,hemencecik pes etsek yaşamanın ne anlamı kalır ki?
İnsanların hiçbir şeyden umudu olmasaydı ve hiçbir şeye inanmasalardı, tohumlarını çoğaltmayı derhal reddederlerdi ve evrensel nüfus azalması yoluyla sorunlarımız bir ya da iki kuşak içinde çözülmüş olurdu. İleri sürdüğüm bu tezi yalnızca ben iddia ediyor değilim ama benim gibi düşünenler varsa da yazmaya ne kadar cesaret edecekler, bilemiyorum; dahası, bir kürsünün en tepesindeki profesör bu tezi bağıra bağıra duyurabilecek midir? Bu türden bir bilgiye hangi hükümet hoşgörü gösterir? Hangi zırvalar­la dolu din buna hoşgörü gösterir? Onlar ısrarla bizim umut etmemizi ve inanmamızı istiyorlar, ne olursa olsun umut etmeliyiz, yeter ki umut edecek bir şey olsun, inanmamız gerekiyor, hem de neye olursa olsun, yeter ki bir şeye inanalım, beğenimize uygun saçmalıklar arasında tercih yapmakta özgürüz, yeter ki aptalca olsunlar. Oysa, umudun üstlendiği tüm amaçların ve imanın konu edindiği tüm nesnelerin ortak bir varlığı vardır: Sonsuza dek salak olmak ve üstelik, şimdi bir de bağışlanamaz olmak, çünkü bizden daha fazla özgürleşmiş imkanların ortasında bir kuşak daha aptal aptal duramayız.
Reklam
Atatürk...
“Artık duramayız, kesinlikle ileri gideceğiz. Geriye ise hiç gidemeyiz. Çünkü ileri gitmeye mecburuz. Millet açıkça bilmelidir. Uygarlık öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona ilgisiz kalanları yakar ve yok eder.” “Uygarlığın coşkun seli karşısında direnmek boşunadır ve o, gafil itaatsizlere karşı çok amansızdır. Dağları delen, göklerde uçan, göze görünmeyen zerrelerden yıldızlara kadar her şeyi gören, aydınlatan, inceleyen uygarlığın güç ve yüceliği karşısında çağ dışı kalmış zihniyetlerle, ilkel, boş inançlarla yürümeye çalışan milletler yok olmaya veya hiç olmazsa esir olmaya ve aşağılanmaya mahkûmdurlar.” “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz; en doğru, en hakikî yol, uygarlık yoludur. Uygarlığın emir ve isteklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir.”
Sen, sen olarak yok olmak zorundasın, o zaman gerçek ortaya çıkar. Gerçeğin ne olduğuna dair hiçbir fikre sahip değilsin, rüyalarında bile. Sen gerçek dışısın ve gerçek dışılıkta yaşıyorsun. Rüyalarda yaşıyorsun, uykuya dalmış vaziyettesin. Uyanışın nasıl bir şey olacağını kavrayamazsın. Yalnızca bir tek şey söylenebilir: Bildiğin hiçbir şeyi
Biz insanlar, doğamız gereği ölümlü yaratıklar olmamıza rağmen, ölümün kovanına çomak sokmadan duramayız. Bu bizim için adeta bir onur meselesidir.
acı çekmenin değerine inanan, acıyı bir erdem ya da bir gereklilik olarak öne süren kimse, acaba gizlice acıdan hoşlanmanın bir yolunu mu bulduğunu merak etmemize yol açar. başka bir deyişle, biz onların sanatçı mı yoksa aziz mi —yoksa hatta gerçekçi mi— olduklarını merak etmeden duramayız. tekeşliliğin gerçekçilerin mi yoksa hayal kırıklığına uğramışların mı dini ya da sanatı olduğundan bir türlü emin olamamamızın nedeni budur. anlaması güç, çünkü hayal kınklığına ayanlar hep gerçekçi olduklannı düşünürler; gerçekçiler de hep hakikati söylediklerini.
Sayfa 32
Reklam
"Ahlak konusunda konuşurken objektif olabilmek gayet zordur. Hepimiz gerçekte doğru olanın ne olduğunu biliriz ama yine de yanlışlar yapmadan duramayız, özellikle de çıkarlarımız söz konusu olduğunda."
Sayfa 165Kitabı okudu
herkes kendi gördüğüne bakar peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz? kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu hadi! en kanadığımız yerden susalım "gel" desen gelirdim "git" dedin ve gittin
Sayfa 96 - destek yayıneviKitabı okudu
Şimdiki zamanı asla muhafaza edemeyiz; geçer gider. Geçmişin geri gelmesini isteriz. Geleceği, sanki hemen geliyormuş gibi, sanki onu derhal getirmeye gücümüz yetiyormuş gibi, merakla bekleriz. Geçmiş de, önümüzden hızla uçup gidişini durdurmak sanki elindeymiş gibi, geri gelsin isteriz. Hikmetten o denli uzak ve öylesine hikmetsiz bir haldeyiz
Biz insanlar, doğası gereği ölümlü yaratıklar olmamıza rağmen, ölümün kovanına çomak sokmadan duramayız. Bu bizim için adeta bir onur meselesidir: mücadele etmeden teslim olsak, hemencecik pes etsek yaşamanın ne anlamı kalır ki?
Sayfa 18 - Kırmızı Kedi Yayınevi
Resim