"mavera yani öte,
yani bir şeyin ötesinde bulunan"
aşklar, sevinçler, isyanlar biriken sesler duyuyorum
zaman anlamını yitirmiş kulaklarımda
öteden bir ses, bin ürperme
kalbimde kımıldayan şiirlerden
'kardeşlerime' beyaz güvercinler uçuruyorum.
ac'zliğin ağından kopan iplikleri
mavera'dan payıma düşen iğneden
Blanchot
Şu dünyadaki en komik şeylerden birisi,Blanchot'un herhangi bir kitabına inceleme yazmaktır heralde,tam olarak ne okuduğunun bilincinde olmayan okur neyin incelemesini yapacak, ki Blanchot incelenebilir bir kitap yazmış olabilir mi? Blanchot okunması zor bir yazar değil cümleler akar ama hiçbir şey anlamayız, okumadan duramayız ama
"Ben mecburiyetleri sevmiyorum. Çalışmaya mecbur olmak bir nevi modern kölelik demek. Ben, çalışmaya mecbur olduğum için karşı çıkıyorum. Zaten çalışmadan duramayız ki. Ona da hobi diyoruz. Ama mecbur olduğun için çalışınca, bu mecburiyet hissi en sevdiğin şeyi bile işkenceye dönüştürüyor. O yüzden çalışmaya mecbur olmak istemezdim ama 50 yaşına geldim, hâlâ mecburum, hâlâ çalışmak zorundayım ve mecbur olduğum için de karşıyım.
Gündüz Vassaf kitabı ilk olarak İngilizce yazmış ve Türkçe'ye çevrilmiş.
Kitap yine biz insanların marifeti olan ‘totalitarizm’in hayatımızı nasıl kuşattığı bizi ve hayatımızı nasıl bir cendereye soktuğunu çarpıcı bir şekilde gözümüzün içine sokuyor. Rahatsızlık da bu noktada başlıyor zaten.
Yazar, hemen hepimizin usuletle ve suhuletle kabullendiğimiz kavramları sorguluyor, kimilerine göre ‘şeytanın avukatı’ oluyor; ancak doğruları söylüyor. Doğrular canımızı acıtıyor, kırıyor, asabileştiriyor bizi… Ama ne yaparsak yapalım, kızalım, takdir edelim, öfkelenelim, kayıtsız duramayız Vassaf’ın bu benzersiz denemelerindeki tespit ve tahlillerine karşı…
Kitapta 20 deneme var. Geceye Övgü ile başlayıp ‘Sarhoş Olun’la bitiyor. Yazar bu denemelerde özgürlük, dünyadaki cehennem, söz, sözcükler, delilik, kolektif delilik, psikiyatri ve esas işlevi, çağdaş mimari ve evlerimiz, kahramanlık ve totaliterlik, enformanyaklık, cinsiyet, seçme özgürlüğü, hainlik, ölümü unutmak, sanat, anlaşma-anlaşmazlık, aşk gibi birçok konuyu ele alıyor. Bütün bu konularda çoğu kez bakış açımızın herkesle aynı olmasından bizim bir farkındalık oluşturmamız mümkün olmamaktadır. Yazar bu noktada bu kavramlara karşı herkesten farklı, hatta ters bir bakış açısıyla bakıyor.
Dünyayı farklı bir yerden bakmayı denemek isteyenlere bu kitabı okumalarını tavsiye ediyorum.
Keyifli okumalar...
Tek bir anlamlı bütün -bir kişi-olarak, tek bir yerde duramayız bir türlü-çeşitli parçalara bölünmüş, bazen dağınık, bazen toparlanarak, ama hep yeniden dağılarak, birkaç koldan ilerlemeğe çalışırız.
Biz insanlar, doğamız gereği ölümlü yaratıklar olmamıza rağmen, ölümün kovanına çomak sokmadan duramayız. Bu bizim için adeta bir onur meselesidir: Mücadele etmeden teslim olsak, hemencecik pes etsek yaşamın ne anlamı kalır ki?
Biyoloji, psikoloji, din, sosyoloji... Bazen birlikte çalışan, bazen karşı karşıya getirilen kavramlar... Hepsinin de iki ortak noktası var: insanlar tarafından bilinmeyeni bilmek için kullanılıyor olmaları ve insanlar tarafından bilme amacı taşımadan işlerine geldiği gibi kullanılmaları. Maalesef biz ikinciye daha sık rastlıyoruz, hele konu
Delilerin gördüğüne itibar edenler konuşsun
Yaratıldığı unutulacak kadar yok olanlar
Kendini doğuracak bir dağ bulsa, anne diyenler
Keşke ile başlayan tüm cümlelerden sonra
Sessizliği kirletmeyenler bulsun bizi
Ve onlar da bilsin ki çok duramayız
EYLEME YA RAB
Zikreder evrende onu her zerre
Ermek gerekiyor bu büyük sırra
Kara cehennemde kendini harra
Karıştıranlardan eyleme ya Rab!
Imansızdan deli cesaretini
Yaşatma bize şirk esaretini
“Ülkemizde imkansızlıklarla mücadele eden ve potansiyellerine ulaşmak için ne istemesi gerektiğini bile bilmeden ana rahminden çıkan çok sayıda çocuk var…HAYATLARI İÇİN ÇIRPINIYORLAR…Kıyıda öylece duramayız!!DURMAMALIYIZ…!!!