Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Takdir edilmek ve sevilmek, bir kadın için ne tatlı, ne duru bir emeldir değil mi?”
Senin gibi olmak için neler vermezdim. Sen o kadar iyi bir insansın ki... Sen çok iyisin. Ben ise çöp evet çöpten bir farkım yok ve şimdi Duru'yu da bu çöplüğe sürüklüyorum. O da çok iyi birisi ve ben sizi hak ediyor muyum bilmiyorum. Aksine. Bizden daha çok hak ediyordu mutlu olmayı. O almadan vermeyi severdi. Sadece maddi değil manevi olarak da elinden geldiğince her şeyi paylaşırdı. Ona sonuna kadar güvenebilirdik. Kendisine gözüm kapalı bir şekilde canımı bile emanet ederdim. İçinde barındırdığı iyiliğin üzerini örtmelerine müsaade etmesi kendi hatası değildi. O da karşısına çıkan insanlara güvenerek perde çekmişti bu iyiliğe. Ama biliyordum ki perde kapalı olsa da pencere sonuna kadar açıktı. Duru'ya zamanında vermiş olduğum söz aklıma geldi. Buna fırsatım olmadan Ali benden hızlı davranmıştı ve şimdi güzel bir ilişkileri vardı. Düşündüğünden daha iyisin Ali. Sen bunu göremiyor ola- bilirsin ama ben bunun farkındayım. Duru da bunun farkında. Sen kendisine sevgini açmadan önce de farkındaydı. Birlikte köye gittiğimiz her gün illaki senin konun açılırdı ve seni ne kadar sevdiğinden söz etmeden kapanmazdı konu. Yine ben de aynı şekilde. Artık hayatıma aldığım insanları sınavdan geçiriyorum. İnanır mısın, sınavı geçmeyi başaran tek insansın. Hayvanları buna dahil etmiyorum. Biraz torpil katıyorum el- bette araya ama onlardan bir zarar görülmez. Eğer bu kadar iyi olmasaydın sınavı geçebilir miydin sanıyorsun?
Sayfa 226 - İkinci adam yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Güçlü, zayıf ya da istekli doğulmaz. Güçlü olunur, duru olunur. Yazgı insanın içinde değil, onun çevresindedir.
Sayfa 143 - Can ModernKitabı okudu
"Duygulara gelince: Bir araya toplayıp sakladığınız duyguların hepsi arıdır. Ancak, varlığınızın bir yanını verip sizi bir yanlı kemiren duygular kirlidir. Çocukluğunuzla ilgili, düşünebildiğiniz her şey iyidir. Sizi, en iyi anlarınızda olduğunuzdan daha çok olduran her şey doğrudur. Her türlü coşkunluk, eğer bütün kanınızda dolaşıyorsa, sarhoşluk değil, bulanıklık değil de, dibi görülebilecek kadar duru sevinçse, iyidir."
İnşirah, gönül ferahlığı demektir.
Onu bilemem ama bence başka duyguları bilmeden yaşamak, hiçbir yeri görmemek, hiç acı çekmemek ya da hiç mutlu olmamak gerçek bir şey değil. İnsan bir ömrün her gününde sıkıntı yaşamaz ya da her gün mutlu olmaz. Yaşadığın anı anlayabilmek için zor günlere ihtiyacın var. O zor günlerden çıkmaya da öyle. İnşirah, gönül ferahlığı demektir. Zorlandığımda bunu düşünürüm. Bu duygunun geçeceğini, daha iyi bir anın mutlaka geleceğini.” Gözlerini yere düşen yağmur damlalarından ayırıp bana baktı. Yüzünde, dudaklarındaki samimi gülümsemede, gözlerinin tatlı kahverengisinde beni teselli eden bir şeyler vardı. “Çünkü, her zorlukla beraber bir kolaylık vardır,” dedi duru sesiyle. Buna yürekten inandığı öyle belliydi ki kal­bim yumuşayıverdi.
Sayfa 220 - Ren KitapKitabı okudu
Seni çok seviyorum. Sana aşığım. Seni istiyorum. Seni, senin beni sevdiğin kadar sevmem istemen, seni kendim gibi sevmekten yorucu değil, ölçüye ihtiyacımız yok. Ben sadece kendimden geleni boyamadan, süslemeden, olduğu gibi evet duru, sana veriyorum, deli adam çoğalalım diye, kimsesiz kalalım diye değil. Seni seviyorum, bazen hırsını bile. İstemek, özlemek, sevgiyi tekrar etmek aşka yük değil. Bil ki, seni istiyor işte, seni seviyor. Tanrım.
Reklam
katia bugün çok duru bir biçimde düşünebiliyordu beyni hızla işliyordu. bir kadınla tenis oynamayan bir erkek ne işe yarardı? bir kere olsun? o kadar dayanılmaz bir işkence miydi bu? iyi bir kadının yoldaşlığı yeterince eğlenceli,keyifli değil miydi? her şey bir yana, oyunu oyun yapan şey, çekiciliği değil miydi? bir kadınla bir erkeğin tenis oynaması, bir baştan çıkarma, sevimli bir çekişme, ben Tarzan sense Jane, türünden bir şeydi. oysa iki erkek tarafından oynandığında tenis giderek ormandaki ilkel bir muz yarışına dönüşüyordu; oyun bittiğinde önemli olan tek şey, “en büyük muzu kimin kaptığı” idi.
Sayfa 206Kitabı okudu
Atatürk'ün sesini temsil eden güzel, duru bir ses duyuldu: "Ben gençken elime geçen iki kuruştan biriyle kitap alırdım." Dede çocuklara doğru eğildi: "Siz Atatürk'ün karga kovalamasına değil, bu sözüne önem verin." Çocuklar söz verdiler: "Söz!"
Sayfa 20 - Bilgi Yayınevi, Ankara, 13. Basım: Kasım 2017Kitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
Tedirgin Üşümeler Sıradanlığın parlak zamanına denk geldik Hazır düşkünlüğünün, bilgisizliğin, tembelliğin, yanlışa ve kötü niyete alkışın, ölümü gösterip sıtmaya razı edenlere teslim olanların hâkim olduğu, ne kuşağı oldukları belli olmayan bir zaman diliminden zoraki geçiyoruz Bin yıl sonrasını düşünen iyilikle, yaşadığı zamandan ne kaparım
“Adımın ne olduğu önemli de­ğil. Nereli olduğum da. Gerçekte ne adım var, ne cinsiyetim; ne yaşım, ne de doğum yerim. Erkek ya da kadın, çocuk ya da yaşlı, dün ya da yarın, Kuzey ya da Güney... İki cins, üç zaman, dört mevsim, dört yön... İçimde birleşir kaynaşırlar. Gönlüm duru bir su gibi saydamdır.”
Sayfa 17
Reklam
"Çocuklar ahsen-i takvimdir, duru ve temizdir. Oysa biz yetişkinler büyüdükçe günahla tanışır ve bozulmaya başlarız. İşte bu yüzden çocuklar bizlerden çok daha üsttedir. Ve yine bu yüzden bir çocuğun seviyesine inmek değil, bilakis, çıkmak gerekir."
Gazâlî, Mişkâtü'l-Envâr'da. modern dilde bilişsel sü reçler olarak tanımlanabilecek şekilde "insan ruhun daki tedrici değişimler" olarak adlandırdığı bir kavram ortaya koyar. Gazâlî'ye göre bunlar gelişimsel bir sıra lamayla ortaya çıkar, ama hepsi tam anlamıyla olgun yetişkinde bir arada bulunur. Lacan, perspektifinde önemli olan duyusal ruh ve imgelemci ruh arasında ayrım yapar. Duyusal ruh, duyular tarafından iletilen bilgileri alır. Annesini emen bir bebekte duyusal ruh vardır. Buna karşın imgelemci ruh duyular tarafından iletilen bilgiyi kaydetmektedir. Bazı hayvanlarda da bulunmasına karşın, görüş alanı dışındaki bir nesneyi unutuveren çocukta bulunmaz. Gazali bu ikinci fonk siyondan, "nesne kalıcılığı" olarak tanımlayabileceği miz çocuk ruhunda hayal gücünde korunan görüntü ye, var olmayan bir varlığa dayanan, görüntü alanının dışında bir şeyler için ortaya çıkan arzu çatışmasının doğduğunu vurgular. İmgenin ortaya çıkışını ise bir tür bölünme olarak değerlendirir. Freud ve Lacan'da bu bölünme, talebin (sevgi talebi) ihtiyaçtan (fiziksel bir nesne tarafından tatmin edilen bir fizyolojik duru mun) ayrılmasına bağlanmaktadır. Bu ayrılma, çocuk (Lacan'ın terimleriyle) imgesel olanın sahasına girdik çe bir çatışma yaratır. Gazâlî böylece, insan gelişimi nin, ihtiyaç temelli duyusal verilere bel bağlamaktan uzaklaşarak işaretlerin algıyı biçimlendirdiği (tersinin değil) bir dünyaya doğru evrildiğini vurgular.
Hızla tek bir harekette bluzumu çıkardı, sonra sandalyeden hafifçe doğrulup aletini özgür bıraktı. Sertliğini, uzunluğunu ellerimin arasına aldım, beni õperken parmaklarımın arasında çılgınca bir umutsuzlukla zonkluyordu. Şortumu parçalayacak- mış gibiydi ama bir kaç başarısız denemenin sonunda masaya ulaştı ve makas bulana kadar el yordamıyla
Sayfa 227
insan nedir ?
Oysa Adem, ey güzel yolcu, sen öyle misin? Hatırla nasıl yaratıldığını. Bu toprak bedene neler katılıp karıldığını, suyuna mizacına neler karıştırıldığını. Hani ruhun, hamurunun yoğrulma­sına tanık tutulmuştu. Bir yanın karanlık senin bir yanın ışık. Bir yanın melek kanadı bir yanın şeytan ıslığı. Bir yanın çamur beden, bir yanın kutsal ruh. Bir yanın iyiliğe açık bir yanın iyiliğe kapalı. Tek başına ne duru iyilik ne de saf kötülük sensin. Ne baştan ayağa cennetsin ne de tümüyle cehennemsin. Aynı ânda birbirine zıt iki şeysin. İçinde iyilik ve kötülüğü besleyip büyütecek yeteneğe aynı ânda rastlayacaksın. Hataya da sevaba da aynı derecede ehli­yetli olacaksın. Bir yanın yükselmeye çekecek seni bir yanın düş­tükçe düş diyecek. Zirvelerle çukurlar arasında gidip geleceksin.Ama. Bu ikilik kabahatin değil senin mahiyetin. Üstünlüğün, zayıflığın olan bu şeyde. Tepeden tırnağa çamursun Âdem ilk bakış­ta. Toprağın topraklığına batmış gibisin. Ama bu halinle kıymetli­sin. Çünkü bu halini aşabilirsin. İçindeki kutsal ruha sahip çıkabi­lirsin. İşte o zaman melek değil ama melekler gibisin. Ve ey Âdem unutma, böyle bir tartıda melek gibi olmak melek olmaktan ağır çeker. Çünkü sen o iki şey arasında özgür irade-bilinçli seçimsin.
Sayfa 40 - TimaşKitabı okuyor
“Güçlü, zayıf ya da istekli doğulmaz. Güçlü olunur, duru olunur. Yazgı insanın içinde değil, onun çevresindedir.”
1.360 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.