Öncelikle Thoreau’ya, Christopher McCandless’a, Cherly Strayed’a, Bearly Grylls’e, Serdar Kılıç’a selam olsun. Akabinde tüm doğa severlere. Ağaçlar’dan bahsetmeden önce birinci uyarım, eğer ağaçları, bütün olarak doğayı seviyorsanız – sevmek kelimesi; görmek, fark etmek, hissetmek, incelemek, irdelemek, vakit geçirmek gibi çaba gerektiren
Yaşamaya kalkma sakın kuşkulanırlar, demiş Osman Konuk. Descartes ise Düşünüyorum öyleyse varım sözü ile girmiş tarih sahnesine. Düşünmenin var olmaya –ki bu yaşamaktır- bağlanması ve yaşamanın da –ki bu düşünmektir- kuşkuyla karşılanması her tarih sahnesinde var olan Altıncı Koğuşlardır. Ya nefes alıp vereceksiniz, kullanma kılavuzunuza uyarak ya
Ne yazık ki, depresyonda olduğunuzda kişisel yetersizliğiniz hak-
kındaki inancınızda yalnız olmayabilirsiniz. Çoğu durumda, yetersiz ve
iyi olmadığınız şeklindeki bu yanlış fıkirde o kadar inandırıcı ve ısrarcı
olabilirsiniz ki, arkadaşlarınızı, ailenizi ve hatta terapistinizi de bu fık-
re ikna edebilirsiniz. Uzun yıllar boyunca, psikiyatristler, depresyonda-
ki hastaların kendileri hakkındaki olumsuz fikirlerine katılina eğili-
minde olmuşlardır. Bu, Sigmund Freud gibi çok meraklı bir gözlemci-
nin, ortodoks psikanalitik yaklaşımda depresyon tedavisinin temelleri-
ni oluşturan 'Yas ve Melankoli' adlı yazısında da belirtilmektedir. Bu
klasik çalışmada Freud, hastanın değersiz olduğunu, başaramaclığını
ve ahlaki olarak alçak hissettiğini söylerken haklı olması gerektiğini
söylemiştir. Bu nedenle, terapist için hastayla aynı fıkirde olmamak bir
sonuç vermeyecektir. Freud, terapistin, aslında hastanın ilgi çekici ol-
madığı, sevilmediği, önemsiz, bencil ve sahtekar olduğu düşüncesi ile
aynı fıkirde olması gerektiğine inanmaktaydı. Freud'a göre, bu özellik-
ler bir insanın gerçek kendiliğini tanımlamaktadır ve hastalık süreci
basitçe bu doğruyu daha belirgin hale getirir:
Kitabı okuduktan sonra aklımda öne çıkan üç şey oldu. Bunlardan birincisi Yaşar Kemal'in anlatımındaki olayların efsanevi olarak öne çıkışı, anlatımın efsaneliği ayrı tabii. Birkaç kitap okuduktan sonra üzerinde ismi yazmasa dahi anlatım şekline bakarak bu kitap Yaşar Kemal'in diyebilirsiniz.
Anlatılan olaylardaki efsaneler ya da
Ufak bir hatırlatma: Profesyonel bir okuyucu değilim.. Lütfen beklentiye girmeyiniz...
Acının; acımasızca ruhunu büyütürken, bedenini çürütmekten çekinmediği yaşlı bir çocuğun; yüreğindeki aşk ve bacağındaki hastalıkla savaşmaya mecbur kalışını yaşatan ve insanı iliklerine kadar ürpertirken, bir yandan da bu duruma düşmediği için bencilce sevindiren bir kitap..
İnsanın; kaybetmeden kıymetini anlamadığı sağlık nimetini hissetiren bir hikaye..
Fiziksel bir acıyı anlatmak ruhsal bir acıyı anlatmaktan çok daha zor olsa gerek... Çünkü herkes, kendisine göre ruhsal acıyı hissetmekle beraber bunu kolayca anlayabilir. Lâkin sınanmadığı fiziksel bir acıyı hissetmek, kulağa zor geliyor... Ama inanın kulağa bile zor gelirken bir anda bacağınızın acısıyla içiniz tiriyor... Sonra anlıyorsunuz ki içinizin acısından bacağınız titriyormuş aslında...
Okurken sıkmayan, tek seferde akıp giden bir kitaptı benim için... Öyle uzuun uzuun betimlemeler yoktu ama her şey beyninizde çarpıcı bir şekilde oluşuyordu yine de...
İncelememi kitaptan bir cümleyle tamamlamak istiyorum. Bu kitabı okurken;
"Şehir bana kendini unutturacak kadar geride kaldı..." :)
Kendinize "buna katlanamıyorum" diyebilirsiniz. Bu biraz abartma değil mi? Şu anda bu duruma katlandığınıza göre katlanabiliyorsunuz demektir öyleyse, niçin yapamayacağınızı söylüyorsunuz?