Hayal ve düşler, dört nala kalkmış rahvan atlara benzerler, koşmaya başladılar mı onları durdurmak zordur.
Üzengiyi kendisine dokundurtmayan soylu atlar gibi, hayal ve düşlerin atı da öyle, hiçbir zorlama olmadan, kendi yolunu kendisi açar, karışık, iyi-kötü, çirkin-güzel, kısa-uzun, tatlı-ekşi, güçlü-zayıf sözler eşliğinde koşar durur.
Doğrudur, güzel söz yüreklere bahar getirir, ancak her baharın da bir kışı vardır, her bahar kıştan sonra gelir. Onun için hayal ve düş atı, bazen sözleriyle yürekleri kahkahaya boğar, bazen aynı yürekleri hüzünle dağlar, bazen o sözler tadına doyulmaz bal, bazen öldürücü zehir olur, bazen güneş ışıkları gibi umut ve sevgiyi uyandırır, bazen de kayan yıldızlar gibi coşkuyu ve heyecanı söndürür.
Hayal ve düş atı yorulmaz, gözünü budaktan sakınmaz, her zaman bı sê dengan, atik binicisine seslenir.
Bi sê dengan: "Üç sesle..." Üç sesle seslenmek, dengbêj geleneğinde çok sık başvurulan bir deyimdir. Türkü nakaratlarında daha çok kullanılır ve özellikle türküye konu olanlar, çok önemli şeyleri, birbirine "üç sesle" iletmeye çalışırlar. İçinde ivedilik anlamı da barındırır. Türkçe'de, "üç koldan seslenme" deyimine yakın bir deyimdir.