"Peki bekçilik edecek olan birine, sence, bir şey daha lazım değil midir? Coşkun olmaktan başka bir de yaradılıştan filozof olmamalı mıdır?"
"Ne?" dedi, "anlamıyorum."
"Hem sen bunu köpeklerde göreceksin;" dedim, "bir hayvanda bulunması gerçekten şaşılacak şey!"
"Nasıl şey?"
"Tanımadığı birini görünce, ondan kötülük görmediği hâlde hırlar; gördüğü kimse tanıdıksa, ondan hiçbir iyilik görmediği hâlde sevinç gösterir. Sen buna şimdiye kadar hiç şaşmadın mı?"
"Doğrusu, şimdiye kadar pek dikkat etmemiştim;" dedi, "ama köpeğin böyle davrandığı besbelli."
"Fakat şüphesiz, onun, yaradılışına uygun olan bu hâli, hoş ve gerçekten filozofça bir hâl gibi görünüyor."
"Nasıl olur?" diye sordu.
"Nasıl mı? Gördüğünün dost veya düşman olduğunu, ancak tanıdık olup olmadığına göre kestirir. Demek ki o her hâlde öğrenmeye meraklıdır; çünkü evdekiyle yabancıyı, tanıyışı veya tanımayışına göre ayırt eder."
"Şüphesiz öyledir." dedi.
"Ama öğrenmeye meraklı olmakla filozof olmak hep birdir, değil mi?"
"Evet;" dedi, "bunu kabul edebiliriz."
"Demek oluyor ki şehre güzel, iyi bekçilik edecek olan adam, yaradılışı bakımından filozof, coşkun ruhlu, çevik, kuvvetli olmalı."