Hasan isminde bir çocuk... 13-14 yaşlarında... Ömrümde bu kadar masum ve güzel bir çocuk yüzü görmedim. Hapishaneye bugün düşmüş... Suçu, bakkaldan gaz alırken, bakkalın gaz doldurmakla uğraştığı anda, kasa çekmecesini çekip kaçmaya yeltenmek... Tabil, hemen enselenmiş... Annesi hasta ve açmış... Karakolda hiçbir şey yememiş ve bir köşeye büzülüp akşama kadar ağlamış... Nihayet hapishane... Gece basınca malûm hikâye... Herkes üzerine çullanmış, o da basmış çığlığı ve camları kırmış... Tam sıkıştırdıkları zaman da cebinden bir kutu kibrit çıkarıp üstünü başını ateşlemiş... Yatağını da ateş vermiş... Sübyanlar korkularından sinivermişler... Yalnız bir tanesi çocuğun üzerine bir battaniye atıp, alevleri bastırabilmiş... Çocuk da aldığı yanıklardan yere yığılmış, kalmış ve kıvranmaya başlamış... İşte gardiyanların bulduğu manzara!...
Sayfa 142Kitabı okudu
Pinhani~Dön Bak Dünyaya..
Yalnız kaldıysan Kalkıp pencerenden bir bak Güneş açmış mı? Yağmur düşmüş mü? Dön bak dünyaya Herkes gitmişse Sakince arkana dön bir bak Dostun kalmış mı? Aşkın solmuş mu? Dön bak dünyaya Yalnız kaldıysan Kalkıp pencerenden bir bak Güneş açmış mı? Yağmur düşmüş mü? Dön bak dünyaya Bir sonbahar kadar yalnız Bir kış kadar savunmasız Ya da ilkbaharsan Yolun başındaysan
Reklam
Emil M. Cioran.
Ancak biriyle çok iyi anlaşabilirim: kendi başına düşebildiği kadar düşmüş, günlük yanılgılarına dönmeye ne arzusu ne de gücü kalmış biriyle..
Abazan kalmış kart zamparalar gibi konuşuyor herif, nasıl da fark etmedi deminden beri? Malın gözü bir kerhaneci. Aklı donuna düşmüş taşralı dürzü.
Sayfa 509Kitabı okudu
Yusuf Mahir
Sözlerin en derin karanlığı çehremin Çobanyıldızı bağlı uzağına eski evlerin Pencerenden alır aydınlığını senin Bir resmin vardı Cahit'in kitaplarında Gülkurusu yalnızlık nerde şimdi? Üstüne gölge düşmüş dokunduğun çiçeklerin Karanlık kaybetmemiş aydınlığını Her şeyde yalnız adı kalmış mahremiyetin Çığ düşmüyor tepemize büyük kelimelerden İçime döktüğüm keder kapatmıyor denize açtığım yarayı Tebessümü andıran insan yüzleri gölgelerde Nerde durduysam gidilecek yer hep ilerde
İçinde yatan evliyanın hürmetine ayakta durmaya gayret eden bir mezar taşı, onunla yaşıt ihtiyar servi, musluğu çoktan koparılıp ağzı çimento doldurulmuş, kitabesi okunmaz olmuş, yükseltilen yolun altına düşmüş suskun bir çeşme, kimbilir hangi miras davası yüzünden sahipsiz kalmış yahut anıtlar kurulunun kararıyla ne yapılacağı bilinmeden kendi haline bırakılmış pervazları, pencereleri kırık, kapısız ahşap evler bazan eskiyi hatırlatır. Bazı sokaklarda bu kadarı da yoktur. Hafızanız “şu apartmanın yerinde fırın mı vardı, kahve mi” diyecek kadar mekâna aşina değilse iyice şaşkına dönersiniz. Hatırlayabildikleriniz bile acı bir lezzeti tattırmaya kâfidir. Bunun adı dâüssıladır. Şimdi nostalji diyorlar.
Sayfa 15
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.