Okuduğum her kitaptaki bir karaktere bürünüyordum. Çocukluğumdan beri böyle bir huyum vardı. O karakterle acı çeker, o karakterle gülüp ağlardım. Empatim en üst seviyedeydi. Evin içinde bile o karakter gibi gezerdim.
Çok kalabalık bir aileydik biz. Erkek egemenliği üst seviyedeydi. Babamın ve agabeylerimin istekleri hiç bitmezdi. Oysa ben "getir götür" işlerinden nefret ediyordum. Yanlarında otursam bile adam yerine konmuyor, asla söz hakkına sahip olamıyordum.
Reklam
Bu kadar okur olan bir evde benim de kitap okumam gayet doğaldı. Ama bendeki kitap okuma şekli, tamamen hastalık derecesindeydi. Hastalık diyorum çünkü kaç sayfa olursa olsun bitirmeden bırakamıyordum. Bıraksam bile, tüm günüm o kitabı düşünmekle geçiyordu. Okula uykusuz gittiğim çok oldu. Nasıl sınıfta kalmadım hâlâ şaşarım. Küçük yaşta yakalandığım bu kitap okuma hastalığının sebebini, ancak büyüdüğümde anladım. Benimki bir kaçıştı. Ailemden kaçış!
Bir fani
Bu son yazım. Gidiyorum az sonra. Rabbim evine çağırdı beni. Kabe'ye gidiyorum. Mekanıma, ait olduğum yere!
Sayfa 156
Düşündüğüm ve yazmak istediğim konuyu önce kendim yaşar hale geldim. Korkuttu bu beni. Kötü şeyler düşünürsem olur mu diye düşünmeye başladım. Ne desem ya da ne yazsam başıma gelmeye başladı. Ya dedikten ya yazdıktan sonra oluyordu.
Sayfa 126Kitabı okudu
O kaçtığım ailem, gözümde çok kıymetliydi artık. Çünkü çok yalnızdım. Meğer ben, kalabalıkta yalnız olmayı seviyormuşum.
Reklam
377 öğeden 441 ile 377 arasındakiler gösteriliyor.