"Tanrı'nın kendisinin bizim en kalıcı yalanımız olduğu kanıtlanırsa ne olur?"
Sayfa 35Kitabı okudu
Şeylerde zorunlu olanı, güzel olanı görmek için, öğrendikçe öğrenmek istiyorum. Öğrenince şeyleri güzelleştirenlerden biri olacağım. Amor fati (yazgı sevgisi). Bundan sonra benim aşkım bu olsun. Çirkin olana savaş açmak istemiyorum. Suçlamak istemiyorum, suçlayanları suçlamak istemiyorum. Benim değillemem genelde her şeyi hesaba katarak uzağa bakmak, başımı çevirmek olacak: Günün birinde bir evetleyici olmak isterim ben
Sayfa 8Kitabı okudu
Sevinci mahveden şey, temelsizliğidir.
Dünyamız tedavi edilmesi gereken ölümcül bir hastalığa yakalanmıştır. Bu hastalığın belirtisi ise çağımızın insanıdır.
Sayfa 6
Hayat, yokluktan muzdarip olmakla , varlıktan muzdarip olmak arasında gidip gelen bir sarkaç gibidir.
Bir amacın olmadığını anladığında, bir rastlantının da olmadığını anlıyorsun; rastlantı sözcüğünün ancak amacı olan bir dünyaya karşı bir anlamı vardır.
Sayfa 32
Son sığınak boşluk bile artık bakir değildi. Boşluk boştu ve hiçlikle doldurulmuyordu. Durağınlıksa artık durgun değildi.
Sayfa 26
Eğer ölümle satranç oynuyorsanız bunun yalnızca bir amacı olmalıdır: "Hayata anlamını geri kazandırmak."
Sayfa 8
Her şeyi bilen ve her şeye kadir olan bir tanrı ve amacının yaratıkları tarafından anlaşılmamasına çalışan bir tanrı… iyiliklerin tanrısı olabilir mi? Sanki insanlığın selameti için sakıncası yokmuş gibi, sayısız şüpheyi ve tereddüdü binlerce yıl boyunca yaşatıp sürdüren tanrı, buna karşın gerçekte yanılmanın korkunç sonuçlarını belirsiz bir şekilde vaat etmiyor mu
Tan Kızıllığı - Ahlaksal Önyargılar Üzerine Düşünceler (1881)Kitabı okudu
Peki, neden öldü Tanrı? Herşeyin mutlak sebebi olan kutsal varlık neden cinayete kurban gitti? Nietzsche cevaplar: Merhametten. Tanrı tam da insanlara duyduğu o biricik merhametinden dolayı öldü. İnsanı çarmıha gerili olarak gören Tanrı, bu anın tanıklığına dayanamaz.
Sayfa 8Kitabı okudu
Lacan’da Ego ve Özne
...ego rasyonellik aracılığıyla gerçekliğe uyumlanmayı kolaylaştırıcı bir fail ya da işlev değildir. Daha ziyade, algısal bilinci renklendiren ve gerçeklikle ilişkiyi çarpıtan bir yapıdır.
Oluş'un nasıl başlayabildiğini ve neden hala bitmediğini anlamaya çalışan soru bir olasılığı gözden kaçırıyordu. Oluş başlamadı bu yüzden bitemez. Geçmiş zamanın sonsuzluğu Oluş'un olmakla başlamadığını ve onun olmuş bir şey olmadığını ifade ediyordu.
Sayfa 26 - Düşünbil DergisiKitabı okudu
Bilinemezciliğin en saldırgan ve enteresan beyanların dan biri W K. Clifford (1845-79) adlı İngiliz Viktoryan düşünüre aittir. "The Ethics of Belief" başlıklı yazısında her nerede olursa olsun yeterli kanıtı olmayana inanmanın, ahlaka aykırı olduğunu öne sürer. Ahlaka aykırı olduğunu düşünür; çünkü medeniyetin kendisinin gerekçe gösterilebilen inançlar oluşturma alışkanlığına bağlı olduğuna inanır.
Her ne kadar saçma bir dünyada anlamsız bir hayata yazgılı olsa da insan dünyadan kolayca vazgeçemiyor. İntihar etmek yerine tanrıyı öldürmek gibi daha kolay bir yolu yeğliyor.
Sayfa 26